Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Müjdeler olsun sana
10/26/2012

Enes bin Mâlik (radıyallahü anh) rivâyet eder: Birgün gördüm ki Server-i Enbiyâ (sallallahü aleyhi ve sellem) hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk (radıyallahü anh) ile müsâfehâ etti.
Sonra kendisine;
"Müjdeler olsun sana yâ Ebâ Bekr. Hak Sübhânehü ve teâlâ, bütün mahlûklara umûmî olarak, sana ise husûsî olarak tecellî eder" buyurdu.
Hazret-i Sıddîk der ki:
Câhiliyye zamanında bir gün, bir büyük ağacın altında otururken, bir dal başıma doğru eğildi.
Bir ses geldi.
Kulak verdim.
Dinledim ki: "Yakın zamanda, Benî Hâşim'den, Abdülmuttalib oğullarından Muhammed adlı bir Peygamber zuhûr etse gerektir. Böyle büyük ve şanlı Peygamber gelmemiştir ve gelmiyecektir. Hâtem-ül-Enbiyâ'dır. Sen herkesten evvel Onun dînine gireceksin. Ona senden yakın kimse olmıyacak" diyordu.
Ben bunu işittim.
Ve cevap verip;
"O Peygamber meydana çıktığı vakit bana haber ver" dedim.
O ağaçla anlaştık.
Ne zaman ki Fahr-i âlem (sallallahü aleyhi ve sellem) hazretlerine Peygamber olduğu bildirildi.
Ağaçtan ses geldi.
Merakla dinledim.
"Ey Ebû Kuhâfe'nin oğlu! Müjdeler olsun sana, o Peygamber zuhûr etti. Hazır ol, gayret eyle ki, herkesten önce Onun dînine sen giresin" diyordu.
Sabahleyin kalktım.
Heyecanla çıktım.
Fahr-i âlem hazretlerinin bastığı toprağa yüz sürmek niyyeti ile gidiyordum ki, Sultân-ı Enbiyâ ile karşılaştık. Ve herkesten önce Ona îmân getirdim.


www.gonulsultanlari.com