Makaleler
( 54 )
( 365 )
( 366 )
( 364 )
( 366 )
( 365 )
( 365 )
( 365 )
( 90 )
( 2 )
 
 2011 - MAKALELER


Arkadaşına gönder
 
Print almak için

Yazı boyutunu büyütmek için     


 

Keşke annen seni doğurmasaydı
1/3/2011

Bir bedevî (câhil köylü), Medîne’de hazret-i Alî'yi radıyallahü anh görünce yanına yaklaşıp;
- Ey halîfe! Ebû Bekir Cennete mi gitti, yoksa Cehenneme mi? diye sordu.

Bunu işitince kan beynine sıçradı Halîfenin.
Köylüye dönüp;
- Bu nasıl sual? Keşke annen seni doğurmasaydı, buyurdu.

Ancak kastı yoktu köylünün.
Câhilliğinden böyle sormuştu.

Halîfe de bunu anlayınca yumuşayıp;
- Sen, Onun ne büyük bir zat olduğunu bilmiyor musun? buyurdu.
- Bilmiyorum ey halîfe.

- Peki, Onun sayısız meziyetlerinden birini olsun duymadın mı?
- Vallahi duymadım.

- Dinle öyleyse, buyurdu.
Ve şöyle anlattı:

O, Resûlullahın hayatında iken vezîri, vefatından sonra da halîfesiydi. Peygamber Efendimiz Onu baba yerinde tutardı. Allahın Resûlüne, hepimizden çok O yakındı. Cennette bir karışlık yer yoktur ki, Onun nûruyla aydınlanmamış olsun.

Bir gün beni çağırıp;
- Ey gözümün nûru, vefatım yaklaştı. Ölürsem, cenazemi sen yıka, sonra Ravda-i mübarekenin kapısına götür ve; yâ Resûlallah! Ebû Bekir kapıdadır, içeri girmek için izin istiyor! diye seslen. Kapı açılırsa, beni Resûlullahın yanına defnet. Açılmazsa, Bakî kabristanına götür, diye ricâ etti.

Vasıyeti mucibince kendisini tabuta koyup, Ravda-i mübarekenin kapısına götürdüm ve dediği gibi seslendim. Kapı, kendiliğinden açıldı. Ve gaibten; sevgiliyi Sevgiliye kavuşturun! diye bir ses işitildi. Vasiyeti üzere kendisini Resûlullahın arkasına defnettik.

Köylü mahcuptu.
Halîfenin elini öperek ayrıldı.
Giderken ağlıyordu.

 
 
Ana sayfam yap Sık kullanılanlara ekle
Güncelleme Tarihi
15.05.2024
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır. Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya
gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.

Hosted by İhlas Net
Ziyaretçi Sayısı