Makaleler
( 54 )
( 365 )
( 366 )
( 364 )
( 366 )
( 365 )
( 365 )
( 365 )
( 90 )
( 2 )
 
 2011 - MAKALELER


Arkadaşına gönder
 
Print almak için

Yazı boyutunu büyütmek için     


 

Bir kerâmetini görseydik
2/14/2011

Denizli Evliyâsından Hasan Feyzi Efendi her Velî gibi kerâmet göstermekten kaçınırdı. Ancak bu, zihnine takılırdı talebenin.

Bir sabah ders başladığında, çocukların zihninde yine aynı şey vardı:
Kerâmet.
"Hocamız neden kerâmet göstermiyor? Âh bir kerâmetini görseydik" diyorlardı.

Bu, mâlum oldu büyük zâta.
Dersi kesip;
- Biz, şu günahkâr hâlimizle yerin dibine müstehakız. Ama bakın, buna rağmen yer üstündeyiz. İşte size kerâmet, buyurdu.

Ve sordu onlara:
- En büyük kerâmet nedir, biliyor musunuz?
- Bilmiyoruz efendim, dediler.

- En büyük kerâmet, istikâmet'tir, buyurdu.
- İstikâmet nedir? dediler.
- İstikâmet, doğru yolda yürümekte sebat etmektir. İslâmdan kıl kadar ayrılan kimsede bir hârikulâde hâl görürseniz, kıymet vermeyin. Çünkü o, kerâmet değil, istidraçtır, buyurdu.

Ve ekledi:
- Kâfirlerde ve günahkârlarda görülen fevkalâde hallere istidraç denir.

NİÇİN AĞLIYORMUŞ?

Bir gün de bu zâta:
- Bu gece nasıl sabahladınız? diye sordular.
Mübarek başladı ağlamaya.

Soranlar şaşırdı.
- Efendim iyi misiniz?
- Ölümü unutmuş, günahı da çok olan bir kulun hâli nasıl olur? buyurdu.

Göz yaşlarını silip;
- Ömrümüz azalıyor, günahımız artıyor. Âkıbet Cennet midir, Cehennem mi, belli değil. Bu halde olan bir insan, ağlamasın da ne yapsın? buyurdu

 
 
Ana sayfam yap Sık kullanılanlara ekle
Güncelleme Tarihi
15.05.2024
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır. Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya
gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.

Hosted by İhlas Net
Ziyaretçi Sayısı