Ca'fer-i Sâdık hazretleri İslâm âlimlerinin gözbebeği, oniki imâmın altıncısı, hazret-i Alî'nin torununun torunudur. Zamanın hükümdârı bir gece vezîrine;
"Hemen git, İmâm-ı Ca'feri bana getir!" diye emretti.

Vezîr sordu:
"Onu ne yapacaksın?"

"Öldürceğim" deyince;
"Aman hükümdârım, evinde oturmuş, gece gündüz ibâdetle meşgûl olan ve devlet işlerine karışmayan bu kimseyi öldürmekten vazgeç!" dedi.

Ve onu bundan vazgeçirmek için epey dil döktüyse de iknâ edemedi.
Mecbûren gidip çağırdı.

O arada hükümdâr cellâtlara;
"İmâm-ı Ca'fer içeri girer girmez başını vurun!" dedi.

Az sonra, Ca'fer-i Sâdık hazretleri içeri girdi.
Hükümdâr Onu görünce, derhal ayağa kalktı. Büyük bir tevâzu ile karşıladı. Onu kendi koltuğuna oturtup, kendisi karşısında edeble diz çöktü.

Ve saygı ile;
"Efendim, bir emriniz varsa derhal yerine getireyim" dedi.

Hazret-i İmâm;
"Hiçbir isteğim yok. Yalnız beni bir daha çağırıp da, Rabbime ibâdetten beni alıkoyma!" buyurdu.

Ve gitmek üzere ayağa kalktı.
Hükümdâr, izzet ve ikrâmla onu uğurladı Onu. Hazret-i İmâm gittikten sonra hükümdarın vücûdunda bir titreme oldu ve bayılıp düştü.

Kendine gelince, vezîri;
"Ne oldu, hani Onu öldürecektiniz?" dediğinde;
"Hiç sorma, Hazret-i İmâm içeri girince, yanında koca bir "arslan" gördüm. Lisân-ı hâli ile;
"Eğer Onu incitirsen seni parça parça ederim" diyordu bana. Bunu görünce ne yapacağımı şaşırdım" dedi.