Kadıköy müftîlerinden Ahmet Mekkî Efendi hazretleri bir gün şunu anlattı:
Ebû Zer-i Gıfârî
"radıyallahü anh"
Efendimiz'e;
"Yâ Resûlallah! Biz câhil bir kavimdik. Kötü, çirkin âdetlerimiz vardı. İslâmiyet gelince o eski âdetlerimizden kurtulduk. İlerde tekrar o karanlık günlere dönülecek mi?" diye sordu
Resûl-i ekrem
"aleyhisselâm"
cevap verip;
"Hayır, ama bulanık günler olacak. İyilerle kötüler karışacak. Sonra âhir zaman gelecek ve bâzıları çıkıp, insanları Cehenneme dâvet edecekler" buyurdu.
Ebû Zer
sordu ki:
"Bu insanlar nasıl olacak yâ Resûlallah?"
Efendimiz
cevâben;
"Sizin gibi sarıklı, sakallı, cübbeli olurlar. O zamanda gelenler, benim ve eshâbımın gittiği yoldan giden ve kendilerine "ehl-i sünnet" denilen cemâate katılsınlar" buyurdu.
Mekkî Efendi
bunları anlatıp;
"Bu gün âhir zamandayız işte. Ve çok şükür ehli sünnetiz. Bu zamanda "Ehli sünnet"ten olmak en büyük bahtiyârlıktır" buyurdu.
Bir gün de
sohbetinde;
"Bu dünyâ, imtihandır. Ölümle sone erer. Ölüm uyandırmadan uyanalım. Dînimizi öğrenip, ona göre amel edelim. Yoksa âhirette çok pişmânlık çekeriz" buyurdu.