Makaleler
( 54 )
( 365 )
( 366 )
( 364 )
( 366 )
( 365 )
( 365 )
( 365 )
( 90 )
( 2 )
 
 2012 - MAKALELER


Arkadaşına gönder
 
Print almak için

Yazı boyutunu büyütmek için     


 

İki gözü iki çeşmeydi
12/16/2012

(Dünden devam)
Halîme hâtun, Mekke'ye varıp, doğruca Abdülmuttalib'e gitti.
İki gözü iki çeşmeydi.
Abdülmuttalip korktu.
Telâşa kapılıp;
"Ey Halîme, niçin ağlıyorsun?" dedi.
Halîme;
"Oğlumu kaybettim" dedi.
Ağlıyordu.
Mübârek Dede;
"O kaybolmaz" dedi.
Ve Kâbe'ye koştu.
Örtüsüne yapışıp;
"Ey Kâbe'nin sâhibi yüce Allahım! Torunumu bana lütfet!" diye yalvardı.
O an bir ses duydu.
Kâbe'den geliyordu.
Kendisine hitâben;
"Ey Abdülmuttalip, torunun Tihâme vâdisindeki muz ağacının altındadır!" diyordu.
Atına atlayıp, koşturdu.
Hızla o yere vardı.
Efendimiz oradaydı.
Koşup sarıldı torununa.
Bağrına bastı ve şükretti Rabbine.
Halîme hâtun da sevinçten uçuyordu.

SAKİN OL!

Enes bin Mâlik (radıyallahü anh) anlatır:
Bir gün, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud dağına çıkmıştı.
Yanlarında hazret-i Ebû Bekr, hazret-i Osmân ve hazret-i Alî (radıyallahü anhüm) de vardı.
Birden zelzele oldu.
Koca dağ sallandı.
Durmuyordu.
Server-i âlem;
"Sâkin ol yâ Uhud! Üzerinde bir Peygamber, bir Sıddîk, iki de Şehîd var!" diye seslendiler.
Sallanma ânında durdu.

 
 
Ana sayfam yap Sık kullanılanlara ekle
Güncelleme Tarihi
14.05.2024
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır. Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya
gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.

Hosted by İhlas Net
Ziyaretçi Sayısı