Rüyâ ve hakîkat
15.12.2008
Behâeddîn-i Buhârî kuddise sirruh hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:
Bir gece Resûlullah "aleyhisselam"ı gördüm rüyada.
Çok sevinip;
- Yâ Resûlallah, çoktandır sizi görmemiÅŸtim, ne iyi oldu, diye arzettim.
Efendimiz "aleyhisselam", yanındaki bir zâtı göstererek;
- Beni göremezsen, bu zâtı gör, buyurdu.
Dönüp baktım o zâta.
Ve uyandım.
O zâtın sûretini zihnimde canlandırıp, unutmamak için bir kitap kapağının arkasına; "Peygamberimizin yanındaki zât, orta boylu, heybetli, yüzü nurlu ve az deÄŸirmiydi. Yanaklarının rengi kırmızı beyaz, gözlerinin karası kestâne rengiydi" diye yazdım.
Aradan "yedi yıl" geçmiÅŸti ki, bir akrabamın dükkânında otururken içeri nûr yüzlü bir zât girdi.
Orta boylu, heybetli, yüzü nurlu ve deÄŸirmiydi. Yanaklarının rengi kırmızı beyazdı.
Evet bu, rüyâda gördüÄŸüm kiÅŸi olmalıydı.
Çok sevinip;
- Efendim, dâvet etsem, bizim fakirhâneye teÅŸrîf eder misiniz? dedim.
- Peki, gidelim, buyurdu.
Birlikte bize doÄŸru yürüdük.
Sanki evimizi biliyordu.
Çünkü kapımızın önüne gelince;
- Burası mı? diye sordu.
- Evet efendim, dedim.
İçeri girip sohbet ettik.
Bir ara kitaplıktaki dizili kitaplardan birini işaret edip;
- Åžu kitâbı getir bakalım, buyurdu.
Getirip arzettim.
Kapağını kaldırıp;
- Buraya ne yazmışsın, oku bakalım, buyurdu.
Bakınca hâtırladım.
Yedi yıl önce gördüÄŸüm rüyâyı ve o rüyâda gördüÄŸüm zâtın eÅŸkalini yazmıştım oraya.
Ellerine kapanıp;
- Efendim, o rüyâ idi. Ama ÅŸükürler olsun ki ÅŸimdi hakîkat oldu, diye arzettim.
|