Bir gün de, adamları, bir kervanı soydular. 
Sonra da yemek için, bir yere oturdular. 
 
Lakin Fudayl yok idi o an aralarında. 
O, namaz kılıyordu bir ağacın altında. 
 
O sırada kervandan, çıkageldi birisi. 
Eşkıyaya sordu ki: (Kim sizlerin reisi?) 
 
Dediler: (Reisimiz, yok kendisi burada. 
Bakın, namaz kılıyor şu ağacın altında.) 
 
Adam yine sordu ki: (Siz, yalnız mı yersiniz? 
Niçin gelip sizinle yemiyor reisiniz?) 
 
Dediler: (Oruçludur o daim gündüzleri. 
Bu yüzden yemek vakti, o, terk eder bizleri.) 
 
Adam, hayret içinde gitti hemen Fudayl’e. 
Dedi: (Kusura bakma, hayret ettim bu hale. 
 
Bir yanda namaz oruç, bir yanda haramilik. 
Ömrümde böyle bir şey, bugün görüyorum ilk.) 
 
Dedi: (Doğru kardeşim, gerçekten tuhaf bir hal. 
İnşallah bu işlerden kurtulur bir gün Fudayl.) 
 
Bir gün, yine bir kervan, mola verdi orada. 
Bir yolcu, şu âyeti okurdu o arada: 
 
(Vakit gelmedi mi ki, düzelsin bu halleri? 
Allah'ın zikri ile yumuşasın kalbleri.) 
 
Fudayl, bulunuyordu o an yol kenarında. 
Adamın okuduğu âyeti duydu o da. 
 
Bu Allah kelamından, duygulandı begayet. 
Ve hatta tövbesine sebep oldu bu âyet. 
 
Ona cevap olarak, dedi ki kalbi ile: 
(Geldi, geldi o vakit ve hatta geçti bile.) 
 
Kendinden geçmiş halde, oradan ayrılarak, 
Girdi bir harabeye, Rabbinden utanarak. 
 
Bir müddet sonra yine, yola çıktı o kervan. 
Lakin korkuyorlardı Fudayl’e soyulmaktan. 
 
Derlerdi ki: (Fudayl'in yolu üzerindeyiz. 
Acaba soyulmadan geçebilecek miyiz?) 
 
Fudayl, olduğu yerden işitti bu sözleri. 
Seslendi: (Ey yolcular, müjdelerim sizleri. 
 
Gayet rahat olarak geçiniz bu yollardan. 
Zira Fudayl vazgeçti, kervanları soymaktan. 
 
O, şimdi pişman oldu bütün yaptıklarına. 
Halisen tövbe edip, yöneldi Allah'ına. 
 
Nasıl kaçardınızsa siz önce, o kimseden, 
Bugünden sonra artık, o kaçacak sizlerden.) 
 
Sonra, o memleketin her yerini gezerek, 
Bildirdi tövbesini, herkese söyleyerek. 
 
Aldığı o malları, ödeyip fazlasıyle, 
O hak sahiplerinin, helallaştı hepsiyle. 
 
Yalnız Ebyurd şehrinde vardı ki bir yahudi, 
O, helal etmiyordu, hakkını alsa dahi. 
 
Ona, fazlası ile verdiyse de para, mal, 
Yine de etmiyordu hakkını ona helal.
   |