Hendek kazma işine, her gün Eshab-ı kiram,
Hiç fasıla vermeden, ediyorlardı devam.
Bir ara, önlerine çıktı çok sert bir kaya.
Yetmedi takatleri o kayayı kırmaya.
Peygamber-i zişâna, verdiler sonra haber.
Oraya, saadetle teşrif etti o Server.
Balyozu kaldırarak, o Hüdâ’nın Habibi,
Dağıttı bir vuruşta, o kayayı kum gibi.
Zira her bir hususta, hatta güç ve kuvvette,
Resulullah, herkesten üstün idi elbette.
Nitekim harplerde de, sıkıştığında Eshap,
Ondan, yardım ve medet isterlerdi derakap.
Hazret-i Cabir der ki: O Server, Hendek günü,
Kayayı kırmak için, kaldırdı külüngünü.
Mübarek karnı üzre, üç taş bağlı dururdu.
Üç gün yemek yememek alameti idi bu.
Düşündüm: Evde biraz, yemek pişirttireyim.
Ve Resulü, gizlice yemeğe götüreyim.
Zira cümle Eshabı, eve davet edecek,
Miktarda, hanemizde bulunmazdı yiyecek.
O Serverin yanında, bir iki kişi şayet,
Gelse de mühim değil, yine eder kifayet.
Resulden izin alıp, geldim hemen evime.
Düşündüğüm bu şeyi söyledim aileme.
Dedim ki: (Hayli açtır Resul aleyhisselam.
İsterim yedirelim bir miktar Ona taam.)
Hatunum memnun olup, dedi ki: (İyi olur.
Evde biraz et ile, biraz arpa bulunur.
O eti pişirir ve un yaparız arpayı.
Var acele davet et, Resul-i kibriyayı.)
Dönüp, Resulullahın huzuruna geldim ve,
Dedim ki: (Yemek için, buyurun bizim eve.)
Buyurdu ki: (Ey Cabir, ne kadar vardır taam?)
Dedim: (Biraz et ile, biraz da vardır arpam.)
Buyurdu ki: (Çok iyi, hanıma de ki ama,
Ben gelinceye kadar el, sürmesin taama.)
Sonra nida etti ki, cümle hendek ehline:
(Ey Eshabım, geliniz Cabirin yemeğine!)
Eve gelip, hatuna dedim ki: (Dinle beni.
Çağırdı Resulullah, cümle hendek ehlini.
Bin kişiden fazladır gelenler tahminimce.
Peki biz ne yaparız, yemek yetişmeyince?)
O dedi ki: (Yemeğin miktarını, o Server,
Biliyorsa gam değil, düşünme böyle şeyler.)
Az sonra Resulullah, teşrif etti yemeğe.
Mübarek eli ile, dokundu tencereye.
Sonra, bereket için dua etti hem dahi:
(Bereket ihsan eyle yemeğe ya ilahi!)
Sahabe, onar onar gelip yemek yediler.
Kalkanların yerine, başka grup geldiler.
Bin’i aşkın sahabi yediler o yemekten.
Bir çömlek yemek idi tamamı onun zaten.
Sonra baktım, o çömlek doluydu yemek ile.
Bitmesi şöyle dursun, azalmamıştı bile.
|