Çelebi Abdülcelil "rahmetullahi aleyh", Mısır’da yetişen Velilerdendir. 
 
Bir günkü sohbetinde; 
- Hanımını üzeni sevmiyorum, buyurdu. Hele dövmek, asla caiz değil. Hanımını dövenin davacısı, Peygamber efendimiz aleyhisselam olacaktır ahirette. 
 
Ve sordu cemaate: 
- Dünyamızda, bir tek “Cennet nimeti” var. Onun ne olduğunu bileniniz var mı? 
 
Cevap veren olmayınca; 
- O nimet, “Saliha bir hanım”dır, buyurdu. İnsan Cennet nimetine hiç tokat vurur mu? İnsan Cennet nimetine surat asıp kaşını çatar mı? O, daima güler yüze muhtaçtır. 
 
Ve ekledi: 
- Sonra “Kul hakkı” var. Unutmayın, kul hakkı tövbe etmekle affolmaz. Mutlaka helallaşmak lazım. 
 
Sordular: 
- Ya helal etmezse efendim? 
- Ben bilmem. Ne yapıp edin, helallık alın. Ecel gelmeden helallaşın, anlaşın. Mahkeme-i kübra, “Kul hakları” için kurulacaktır. 
 
Sordular yine: 
- Ya öbür günahlarımız efendim? 
 
Buyurdu ki: 
- Dert ve belalar, inşallah günahlarımıza kefaret olur. Ama kul hakkı hariç. Onun tek çaresi var. O da dünyada iken helallaşmaktır. 
 
Altın’dan kıymetli şey 
 
Bir gün de, cemaatine; 
- Size “Altın”dan daha kıymetli olan bir şeyi haber vereyim mi? diye sordu. 
- Seviniriz efendim, dediler. 
 
Buyurdu ki: 
- O şey, “Dua almak”tır. 
 
Şaşırdılar: 
- Dua almak mı efendim? 
- Evet, insanlardan “Altın” istemeyin, ama “Dua” isteyin. 
 
- Hikmeti ne efendim? 
 
Buyurdu ki: 
- Çünkü altın biter, dua bitmez. Ben herkesten dua istiyorum. İnşallah bu dualar, “tonlarca altın”a bedel olacak.
   |