İslam âlimlerinin en büyüklerinden Bayezid-i Bistami hazretleri "kuddise sirruh" zamanında bir kişi vardı. Şeyh geçiniyordu.
Bistami hazretlerine birkaç talebesi gelip haber verdiler:
- Efendim falan köyde bir evliya var. Keramet sahibi bir zat diyorlar.
Büyük Veli;
- “Peki” buyurdu. Madem öyle, ziyaret edip, sohbetinden istifade edelim.
Ve kalkıp o köye gittiler.
Tam köye yeni girmişlerdi ki, o şeyh de gözüktü ilerden.
Çocuklar, onu hocalarına gösterip;
- İşte efendim o zat geliyor, dediler.
Bayezid-i Bistami hazretleri tam ona bakıyordu ki, adam yere tükürdü.
Bunu görünce döndü talebelerine:
- Durun! Geri dönüyoruz!
Şaşırdılar:
- Niçin efendim?
- O kişi, evliya ve âlim olamaz. Kıble tarafına tükürdü. Bu adam Resulullaha karşı lazım olan edeplerden birini gözetmedi. Veli olmak için lazım olan edepleri de gözetemez. Bi-edebin [edepsizin] hiçbiri, Allahü teâlâya vasıl olamamıştır. Yani hiçbir edepsiz Allahü teâlânın veli kulu, sevgili kulu olamamıştır.
Başladı ağlamaya
Bayezid-i Bistami hazretleri “kuddise sirruh”, bir sabah geç uyandı.
Güneş doğduktan sonra.
Sabah namazı kazaya kalmıştı.
Öyle çok üzüldü ki, başladı ağlamaya.
Gözyaşları sel olup aktı.
Kendisine, affedildiği, ayrıca da yetmiş bin namaz ecri verildiği bildirildi.
Çok sevindi.
Aradan birkaç ay geçmişti ki, bir sabah namazı yine kazaya kalmak üzereydi.
Zira güneş doğmasına çok az kalmıştı ki, o hâlâ uyuyordu.
İşte tam bu sırada şeytan koşup dürttü onu:
- Ey Bayezid kalk! Namazın geçiyor.
Fırlayıp kalktı.
Acele kıldı namazını.
Ama çok merak etmişti.
Öyle ya, şeytan neden uyandırmıştı kendisini?
Çağırıp sordu:
- Ey melun! Beni sen mi uyandırdın?
- Evet.
- Hayrola, sen böyle hayırlı iş yapmazdın?
Şeytan açıkladı:
- Hani geçenlerde bir sabah namazın kazaya kalmıştı da çok üzülmüştün ya,
- Evet, çok gözyaşı dökmüştüm.
- O gözyaşları hürmetine yetmişbin namaz ecri kazanmıştın.
- Evet,
- İşte bugün koşup uyandırdım ki, bir yetmişbin sevap daha kazanmayasın.
|