Cemaleddin Mahmud Hulvi "rahmetullahi aleyh", İstanbul’da yetişen Velilerdendir. Bir gün sevdiklerine;
- Dua almaya bakın! buyurdu.
Dinleyenler;
- Kimlerin duasını alalım? dediler.
- Anne babanızın, size dininizi öğreten hocanızın, hele bir “Allah adamı” bulursanız, onun duasını alın. Evliyanın bir içten duası, size dünyada da yeter, ahirette de, buyurdu.
Sonra şunu anlattı onlara:
Gencin biri, uzaklarda bir "Evliya"nın olduğunu öğrenip ziyaretine gitti bir gün.
"O zat bir dua eder de, kalb gözüm açılır" diye ümitleniyordu.
Günlerce yol gidip nihayet buldu evini.
Olacak bu ya,
Tam kapıdan girerken aksırdı, ve;
"Elhamdülillah!" dedi.
O Veli zat da;
"Yerhamükallah!" diye mukabelede bulundu.
Yani "Allah sana rahmetiyle muamele etsin" diye dua etti.
İşte ne olduysa o anda oldu.
"Kalb gözü" açıldı gencin.
Ve bütün hücreleri zikre başladı.
Daha eşikten içeri girmemişti ki;
- Allah’a ısmarladık efendim! Ben gidiyorum! dedi.
Mübarek zat sordu:
- Hayrola evladım, niçin geldin, niye gidiyorsun?
Eğilip, hürmetle elini öptü ve;
- Duanızı almak için gelmiştim efendim. Aldım ve kavuştum muradıma. İzninizle köyüme dönüyorum, dedi.
Ve geri döndü.
Ümitli olmak lazım
Bunu anlattıktan sonra;
- Evet, bu iş böyledir, buyurdu. Kimi kırk sene uğraşır, zor kavuşur. Kimi de kırk saniyede erer muradına.
Ve şöyle bitirdi sözlerini:
- Ümitli olmak lazım. Allahü teâlâ "Dünya"da vermezse, "Kabir"de verir. Kabirde vermezse "Mahşer"de verir. Daha olmazsa "Mizan"da verir, "Sırat"ta verir, "Cennet"te verir.
Ama verir. Yeter ki kul istesin.
|