İslam âlimlerinden Seyyid Ahmet Mekki Efendi hazretleri ”rahmetullahi aleyh“, bir gün bazı sevdiklerine ölümden bahsederken; 
- "Ölüm acısı", yetmiş kılıç darbesinden daha şiddetlidir, buyurdu. 
 
Sordular: 
- Bu acıya nasıl dayanılır ki efendim? 
- Çok zor. Ama Allahü teâlâ dilerse, bu acıyı sevdiği kullarına duyurmaz. 
 
- O talihli kullar kimlerdir efendim? 
- “Doğru iman” ve “Salih amel” sahibi halis Müslümanlardır. 
 
- İyi de hocam, var olan bir acı nasıl duyulmaz ki? 
- Çok kolay. O Müslüman ölürken, melekler "Kevser şarabı"ndan bir damla getirip onun ağzına koyarlar, o kadar. Narkoz verilmiş gibi hiç acı hissetmez. 
 
Her derdin ilacı 
 
Bir gün de bazı sevdiklerine; 
- Kardeşlerim, her sıkıntının, her başarısızlığın, her derdin bir tek ilacı vardır, buyurdu. O nedir, biliyor musunuz? 
 
- Bilmiyoruz efendim, o nedir? dediler. 
 
Buyurdu ki: 
- Her sıkıntının ilacı, "İstiğfar etmek"tir kardeşlerim. Yani günahına pişman olup boyun bükmek ve Hak teâlâdan af dilemektir. İstiğfar, her kapıyı açar. 
 
Allah’ın razı olmaması 
 
Bir gün de bazı sevdiklerine; 
- Kardeşlerim, Cehennemde, Cehennem ateşinden daha şiddetli bir azap vardır. O nedir, biliyor musunuz? diye sordu. 
 
- Bilmiyoruz efendim, o nedir ki? dediler. 
 
Buyurdu ki: 
- Allahü teâlânın o kuldan razı olmaması ve ona gazab etmesidir. 
 
- Bu, Cehennem ateşinden de mi şiddetlidir efendim? 
- Evet. Cehennem ateşi, bu acı yanında hiç kalır. 
 
Pek anlayamadılar. 
- Hikmetini merak ettik hocam. 
 
Şöyle izah etti: 
- Mesela ben üstadımı çok seviyorum. Onun üzülmesine hiç dayanamam. Bir şeyden dolayı üstadım bana kızsa, darılsa, bu hâl, bana dünyadaki her acıdan daha acı gelir. Kederimden mahvolurum. 
 
- Üstadınız üzüldü diye mi hocam? 
- Evet, şimdi anladınız mı? 
 
- Evet hocam, iyi anladık.
   |