Hakim-i Tirmizi hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” tasavvufla ilgili bir kitabı vardı ki, çok önemli ilimlerle doluydu içi.
Bu kitabı, bir gün bir talebesine verip;
- Bunu, götürüp Ceyhun nehrine at! diye emretti.
Talebe;
- Peki efendim, dedi.
Ve kitabı alıp çıktı oradan.
Vardı Ceyhun kenarına.
Ancak atmaya kıyamadı.
Zira içinde çok kıymetli bilgilerin olduğunu biliyordu.
Oradan, hocasının huzurlarına gelince, hocası sordu:
- Kitabı attın mı evladım?
- Attım efendim.
- Peki, ne gördün atınca?
- Bir şey görmedim hocam.
- Öyleyse atmamışsın. Kıymetini düşünüp, atmaya kıyamadın değil mi?
Genç mahcup vaziyette başını öne eğdi.
Haydi, söz dinle!
Büyük Veli;
- Haydi tekrar git, o kitabı suya at! buyurdu. Peki de, söz dinle.
- Peki hocam, dedi yine.
Ve gitti, kitabı suya atıp geri döndü.
Hocası sordu yine:
- Attın mı oğlum?
- Evet hocam, attım.
- Peki ne gördün?
- Atar atmaz, bir sandık çıktı sudan. Kitap, o sandığın içine düştü ve kapakları kapanıp suyun dibine doğru indi. Sonrasını göremedim.
Hocası bunları dinleyince;
- Tamam, şimdi atmışsın, buyurdu.
Delikanlı sordu:
- Hocam, bunun esrarını biz de öğrenebilir miyiz?
Buyurdu ki:
- Tasavvufla ilgili çok önemli bilgileri toplayıp, bir risale yazmıştım evladım. Fakat onlar öyle ince bilgilerdi ki, bu zamanın insanları bunları anlamaktan acizdiler. Bu kitabı Hızır “aleyhisselam” istedi benden. Sen onu suya atınca, vazifeli bir balık onu senden alıp, hazret-i Hızır’a teslim etti. Şimdi anladın mı?
- Anladım hocam. Bağışlayın.
|