Abdullah-ı Dehlevi hazretleri “rahmetullahi aleyh”, çok büyük Evliyadır.
Nice fasık kimseler, hatta kâfirler, Onun bir teveccühüyle hidayete kavuşurlardı.
Mesela;
Güzel ve yakışıklı bir hıristiyan genç vardı o devirde.
Bu genç, her nasılsa bu zatın dergahının önünden geçerken, merak edip içeri girdi.
O esnada Abdullah-ı Dehlevi hazretleri “rahmetullahi aleyh” bazı talebesiyle sohbet ediyordu.
O da bir kenara oturup severek dinlemeye başladı sohbeti.
Hiç duymadığı şeylerdi bunlar.
Büyük zevk alıyordu anlatılanlardan.
Talebeler tanıyorlardı bu hıristiyan genci.
Bu hıristiyanın burada ne işi var? diyorlardı birbirlerine.
Büyük Veli, şefkat nazarıyla bir kere baktı ona.
O anda gencin kalbinde tatlı bir şeyler dolaşmaya başladı.
İman nuruyla aydınlandı o bakışla.
Hidayet gelmişti.
Kelime-i şehadeti getirip, imanla şereflendi oracıkta.
Namaz için özür
Bir gün gençlerle sohbet ediyordu ki, gençlerden biri;
- Efendim, namazı kazaya bırakmak için hiç özür var mı? diye sordu.
Cevaben;
- Elbette var, buyurdu.
- Onlar nedir efendim?
- Uyku ve unutmak özürdür mesela.
- Başka hocam?
Mübarek zat tebessüm etti:
- Bir de ölmek tabii.
- Ölmek mi efendim, nasıl yani?
- Yani Müslüman hayattaysa beş vakit namazını kılacaktır mutlaka. Ancak ölünce kılmaz.
Genç anlamıştı meseleyi.
“Bir daha hiçbir namazımı kazaya bırakmayacağım diye söz verdi” kendi kendine.
Ve tuttu bu sözünü.
Bir vaktini bırakmadı kazaya.
|