Ömer bin Abdülaziz hazretleri “rahmetullahi aleyh” zamanında insanlar sulh ve sükun içinde yaşıyorlardı.
Ancak çekemeyenler de vardı kendisini.
Bunlar bir gün Halifenin hizmetçisini bir yere çağırdılar.
Geldiğinde ona bin altın verip;
- Efendini zehirleyerek öldür! dediler.
Hizmetçi bin altını görünce unuttu her ÅŸeyi.
Ve içirdi bir gün zehiri Halifeye.
Nasıl yaptın bunu?
Halife, durumu anlayınca, çağırıp sordu hizmetçiye:
- Ben sana bir kötülük yaptım mı?
- Hayır efendim, yapmadınız.
- Peki sen niye bu kötülüÄŸü yaptın bana? Nasıl yapabildin bu ihaneti?
Hizmetçi önüne bakıyordu.
Halife;
- EÄŸer doÄŸru söylersen ceza vermeyeceÄŸim, buyurdu.
O zaman bin pişmanlıkla yerlere kapanarak;
- Ey efendim, düÅŸmanlarınız, bin altın verip yaptırdılar bana bu iÅŸi, dedi.
Getirtti o bin altını.
Gönderdi devlet hazinesine.
Hizmetçiye de;
- Seni affettim, buyurdu. Devam et hizmetine.
En mühim iÅŸ
Bir gün, sevdiklerine;
- En mühim iÅŸ, son nefeste imanla gitmektir, buyurdu. Yaptığımız ibadetler de, hep bunun içindir zaten.
Bir müddet sessiz kaldıktan sonra;
- Âh yalan dünya! buyurdu. Cenâb-ı Hak dünya için; meta-ül gurur buyuruyor.
- O ne demek efendim? dediler.
- Hani tencereyi tutmaya yarayan bez vardır ya.
- Evet efendim.
- Meta-ül gurur odur iÅŸte.
|