Ömer bin Abdülaziz hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” evinde misafiri varken, bir akÅŸam lambanın ışığı azaldı birden bire.
Misafirler lambaya bakıp;
- Ya Emir-el müminin! Lambanın yağı bitmiÅŸ, izin verin, biz koyalım, dediler.
Cevaben;
- Misafire iÅŸ gördürmem, buyurdu.
- Hizmetçiyi kaldıralım efendim, dediler.
- Hayır hayır, yeni yattı zaten, bırakın uyusun, buyurup kalktı yerinden.
YaÄŸ koydu lambaya.
Misafirler şaşırdılar bu işe.
Zira hizmetçisi varken kendisi yapmıştı bu iÅŸi.
Onların ÅŸaşırdığını görünce;
- Ne var bunda, buyurdu. Bu iÅŸi yapmadan da Ömer’dim. Yapınca da Ömer’im. Kulların hayırlısı, her halinde tevazu gösterendir.
Bir dirhem paran var mı?
Ömer bin Abdülaziz hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir gün hanımına;
- Ey hatun, yanında bir dirhem para var mı? diye sordu.
Hanımı cevaben;
- Senin gibi sultanda olmazsa, bende nasıl olsun, dedi.
Bu cevap hoÅŸuna gitti Halifenin.
- DoÄŸru söylüyorsun ya Fatıma, buyurdu. Ama bu hâl, kızgın bir
zinciri boğazımda taşımaktan daha iyidir.
Haddini bil!
Kendi oÄŸlu, bin dirhem para verip yüzük taşı almıştı.
Bunu öÄŸrenince, bir mektup yazdı ona.
Mektubunda;
- Ey oğlum, o aldığını sat da, o para ile bin fakirin karnını doyur, buyurdu.
Ve ekledi:
- Onun yerine iki dirhemlik yüzük taşı al.
Üzerine “Haddini bil” diye yazdır.
Gözlerinden öperim.
|