Ali bin Åžihab hazretleri “rahmetullahi aleyh” zamanında, İbrahim-i Matlubi adında bir Veli vardı.
Talebeleriyle seyahate çıktı bir gün.
İnciri bol bir yere geldiklerinde, bazı talebeler;
- Dinlenip, biraz incir yiyelim mi efendim? dediler.
- Sabredin, buyurdu. Ali bin Åžihab hazretleri incir ikram eder bize.
Gençler;
- Ama hocam, Onun beldesinde incir yetiÅŸmez ki, dediler.
Cevap vermedi.
Yola devam edip İbni Şihab hazretlerinin beldesine geldiler.
Bu büyük Veli onları görünce;
- Buyurun bize gidelim, dedi.
Gittiler.
İçerden bir sepet taze incir getirdi önlerine.
- Buyurun, yiyin, dedi. Henüz yeni gelmiÅŸtir.
Gerçekten de o yerde hiç incir bulunmazdı.
Talebeler mahcup oldular.
Ve özür dilediler hocalarından.
İnsanın şerefi
Ali bin Åžihab “rahmetullahi aleyh”, evlad-ı Resuldendir.
Ve o devrin, en büyük din âlimlerindendir.
Vaktini hizmet ve ibadetle geçirirdi.
Hiç boÅŸ durmazdı.
BoÅŸ duran insanları görseydi;
- KardeÅŸlerim, ömürler çok kısadır. Vaktinizi boÅŸa geçirmeyin ki, mahÅŸer günü çok piÅŸman olursunuz, derdi.
Seyyid olduÄŸu halde;
- Nesebiyle öÄŸünmek doÄŸru deÄŸildir, derdi. İnsana ÅŸeref veren, ilim ve edebidir. Bir de amel olup, neseb ve mal deÄŸildir.
Ve ilave ederdi:
- Bilal-i HabeÅŸi hazretleri ile Selman-ı Farisi hazretleri, iman etmeden önce ikisi de köle idiler. Ama Resulullahın “aleyhisselam” huzuruyla ÅŸereflenince manevi sultanlığa yükseldiler.
|