Rabia-i Adviyye hazretlerinin “rahmetullahi aleyha” babası İsmail, fakir bir adamcağızdı.
Üç kızı varken dördüncü kızı oldu.
Bu kızına dördüncü mânâsına Rabia ismini verdi.
Ancak Rabia doÄŸduÄŸunda, saracak bir bez bile yoktu evlerinde.
YaÄŸ da yoktu kandile koyacak.
Annesi üzülüp;
- Efendi, komşudan biraz yağ iste de kandili yakalım, dedi.
Ancak o, istemeyi sevmezdi.
KomÅŸunun kapısına el sürüp geldi ve
- Kapı kapalı, geri geldim, dedi.
Hanım başladı ağlamaya.
O da çok üzülmüÅŸtü.
Uyuklayıp, Hazret-i Peygamberi “aleyhisselam” gördü rüyasında.
Valiye selamımı söyle!
Efendimiz “aleyhisselam”;
- “Ey İsmail! Bu kızın, mahÅŸer günü ümmetimden yetmiÅŸ bin kiÅŸiye ÅŸefaat edecek”, buyurdu.
Ve tembih etti:
- Yarın valiye git, selamımı söyle ve; (Her gece yüz salevat okurken dün gece unutmuÅŸsun. Bunun kefareti olarak bana yüz altın vermeni emretti) diye söyle.
Sabah uyanıp koştu valiye.
- Resulullahın “aleyhisselam” selamını söyleyince, vali sevincinden ne diyeceÄŸini bilemedi.
Bu mutluluÄŸu tekrar duymak için;
- İşitmiyorum, dedi. Tekrar eder misin?
İsmail efendi tekrar etti:
- Resulullahın “aleyhisselam” sana selamı var.
Vali mest oldu.
Ama doymuyordu bu sözü dinlemeye.
Bir daha söyletti.
Bir daha, bir daha…
Yedi defa söyletip, her bir selam için yüz altından yedi yüz altını verdi kendisine.
Ve tazim ve hürmetle uÄŸurladı.
|