Ebu Midyen MaÄŸribi hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” talebesinden biri, bir gün hanımına sinirlendi bir sebepten.
Zaten anlaşamıyorlardı.
O sinirle boşamaya karar verdi hanımını.
Kızgın olarak çıktı evden.
Medreseye gidip oturdu bir köÅŸeye.
Ancak hocası Ebu Midyen hazretleri “rahmetullahi aleyh” onu görür görmez anlamıştı maksadını.
Onu yanına çağırdı.
Ve kulağına eğilip;
- Sakın hanımını boşama! diye fısıldadı.
Elbisende yazılı
Talebe çok ÅŸaşırıp;
- Ama hocam ben bu niyetimi hiç kimseye söylemedim, diyerek hayretini bildirince,
Büyük Veli;
- Evet, sen kimseye söylemedin, ama bu niyetin, açıkça yazılı evladım.
Genç bir daha ÅŸaşırdı:
- Nerede yazılı hocam?
- GiydiÄŸin elbisede.
- Elbisede mi?
- Evet. Oradan okuyarak öÄŸrendim ben de. Ama öyle kızıp da, hanımını boÅŸamak hiç uygun deÄŸil. Onunla iyi geçinmeye çalış. Unutma, namazını kılan, namusunu koruyan bir hanım Cennet nimetidir. Kıymetini bil.
Ve ÅŸöyle bitirdi:
- Sen iyi olursan, o da iyi olur.
Farzlar ve nafileler
Bir gün de sohbetinde;
- Zekat olarak fakire bir kuruş vermek, binlerce altın lira sadaka dağıtmaktan, hayrat hasenat yapmaktan daha sevaptır, buyurdu.
- Neden efendim? dediler.
- Çünkü zekat vermek farz, sadaka ise nafile bir ibadettir. Farz ibadet yanında nafilenin sevabı, deniz yanında damla bile deÄŸildir.
Ve ekledi:
- Bunun gibi bir din kardeşini herhangi bir sıkıntısından kurtarmak, bin senelik nafile ibadetten daha kıymetlidir.
|