Abdullah bin Mübarek âlim ve evliya zat.
Kararmış, ölü kalbler, onunla buldu hayat.
Talebesinden biri, Sehl ibni Abdullah’tı.
Takva sahibi olup, çok mübarek bir zattı.
Bir sabah derse gelip, dedi ki gayet üzgün:
(Artık gelmeyeceÄŸim dersinize hiçbir gün.)
(Ne için?) Buyurunca, dedi ki: (Bugün, size,
Gelirken, vuku buldu çok ayıp bir hadise.
Sizin evin kızları, çıkmış evin damına,
Gel gel diye, işaret ediyorlardı bana.
Herbiri, Benim Sehl'im benim Sehl'im diyerek,
Beni, kendilerine çağırırdı gülerek.)
Abdullah bin Mübarek, anladı meseleyi.
Ve topladı o gece, bilcümle talebeyi.
Buyurdu ki: (Gidelim Sehl'in cenazesine.)
Gidince, gördüler ki, kavuÅŸmuÅŸ Cennetine.
Talebeler şaşırıp, dediler: (Efendim, siz,
Sehl'in öleceÄŸini, nasıl bilebildiniz?)
Buyurdu: (Çünkü benim hiç kızım yok idi ki.
Sehl'in o gördükleri, Cennet hurileriydi.
Vefat edeceÄŸini öÄŸrenip o huriler,
Onu, kendilerine gelip davet ettiler.)
Bir gün de buyurdu ki Abdullah bin Mübarek:
Bir ateÅŸperest ile çalışırdık müÅŸterek.
Namaz vakti gelince, ben dedim ki bahusus:
(Ben namaza durunca, etme bana taarruz.)
Dedi: (Söz veriyorum, ol müsterih ve rahat.
Sen ibadet yaparken, yapmam sana suikast.)
O böyle söyleyince, namaza durdum artık.
O, ahdinde durdu ve yapmadı bir fenalık.
Sonra, ateÅŸperestin ibadet vakti geldi.
O da, benden bu babta, bir teminat istedi.
Dedim: (İbadetini yap sen de rahat rahat.
Emin ol, benden sana gelmez asla mazarrat.)
Lakin o, ateş yakıp, secdeye gittiği an,
Ben sözümde durmayıp, hücuma geçtim heman.
O sırada, gaibten bir ses duydum bu defa.
Diyordu: (Söz vermiÅŸtin, ahdine eyle vefa.)
Hiç bir zarar yapmadan çekildim geri derhal.
O, secdeden kalkınca, eyledi benden sual.
Dedi: (Sen, önce bana hücuma geçmiÅŸ idin.
Sonra ne hal oldu ki, hemen geri çekildin?)
Dedim ki: (Rabbim beni ikaz etti ki o an:
Ahdine vefa göster, bir söz verdiÄŸin zaman.)
O bunu iÅŸitince, düÅŸtü büyük hayrete.
Åžehadeti okuyup, kavuÅŸtu hidayete.
Sebebini sorunca, dedi ki: (Ey kardeÅŸim!
Senin ilahın haktır, nurlandı ÅŸimdi içim.
Zira düÅŸmanı için, azarladı dostunu.
İşte bu, gösteriyor, hak mabud olduÄŸunu.)
|