Abdülhakim Arvasi, büyük âlim ve veli.
Sohbeti, insanlara olurdu faideli.
Bir gün, sevdikleriyle bir sohbet esnasında,
Buyurdu ki: (Bu sıhhat, ne nimettir aslında.
Göz, kulak, hele akıl, ne güzel birer ihsan.
Zira ÅŸimdi mahrumdur bunlardan nice insan.
Soracak Hak teâlâ, mahÅŸerde bize yarın.
Ki: (Bu azalarını, nerelerde kullandın?
Nerede heba ettin gençliÄŸini, ömrünü?)
Bunlara cevap vermek, çok zordur mahÅŸer günü.
Hadiste buyuruldu: (Hasta olmadan evvel,
Sıhhatin kıymetini bilmelidir mükemmel.)
Bunun gibi, fakirlik gelmeden daha önce,
ZenginliÄŸin kıymeti bilinmeli güzelce.
Bir de ölüm gelmeden, bu ömür ve hayatın,
Kıymetini bilin ki, sorulur size yarın.)
Bir gün de buyurdu ki: (Çalışmak icab eder.
Zira selam vermedi, boÅŸ durana o Server.
Çalışan Müslümanı, çok seviyor Rabbimiz.
Bunlar, iki cihanda olurlar üstün, aziz.
Åžeytan musallat olur, boÅŸ durana muhakkak.
BoÅŸ vakit geçireni, hiç sevmez cenâb-ı Hak.
Bu dünya bir gün biter, gaflete gelmeyiniz.
Arkanızdan, süratle geliyor eceliniz.)
Bir gün de buyurdu ki: (Vefasızdır bu dünya.
Sanki hayal gibidir, yahut tatlı bir rüya.
Allah'ın men ettiÄŸi ne varsa, hep dünyadır.
Yani dünya, kısaca haram ve mekruhlardır.
Atmak için kalbinden, dünya muhabbetini,
Dinlemek lazım gelir, âlimler sohbetini.
Onların, acıyarak, şefkatle bir bakması,
Siler atar kalblerden karartı, kir ve pası.)
Günah iÅŸleyenleri görse idi o eÄŸer,
Derdi ki: (Ya ilahi, bunlara hidayet ver.)
Yine buyururdu ki: (Ahir zaman bu devir.
Kızmak zamanı değil, acımak lazım gelir.
Cehennem ÅŸu anda var, azabı da çok çetin.
Günahkâr kimseleri bekliyor yakmak için.
Kurtarmak gayesiyle kulları Cehennemden,
Cömert davranmalıdır, daha önce her ÅŸeyden.
Para pul yoksa bile, bir güler yüz, tatlı dil,
Göstermek gerekir ki, bu da fazla zor deÄŸil.
Hep güler yüzlü idi kendi de hakikaten.
Ayrıca, ÅŸefkatli ve çok cömertti hilkaten.
Sözü tesir ederdi, gönlüne her kiÅŸinin.
Zira hep ihlas ile söylerdi Allah için.
SöylediÄŸi ÅŸeyleri, yapardı kendi önce.
Herkes ibret alırdı, onu böyle görünce.) |