Abdülehad Serhendi, âlim ve veli bir zat.
Verirdi insanlara hep öÄŸüt ve nasihat.
Bu zat buyuruyor ki: Hakiki bir Müslüman,
İşleyemez bir günah, Allah’tan korkusundan.
Bir gün Hazret-i Ömer, halife iken, yine,
Hücuma geçmiÅŸ idi bir düÅŸman kalesine.
Lakin kale düÅŸmedi, günler geçti aradan.
Topladı huzuruna askerini o zaman.
Buyurdu ki: (Bu küffâr, dayanamaz bu kadar.
Öyleyse aramızda bir günah iÅŸleyen var.
Zira ÅŸimdiye kadar düÅŸmeliydi bu kale.
Kim günah iÅŸliyorsa, son versin o bu hale.)
Sahabe çok üzülüp, aÄŸladı cümlesi hep.
Dediler ki: (Acaba ne oldu buna sebep?)
O sırada, erlerden biri öne çıkarak,
Halini, halifeye arz etti aÄŸlayarak.
Dedi ki: (Teheccüde kalktığımda bu gece,
Misvaksız abdest alıp, namaz kıldım öylece.
Ben, misvak sünnetine edemedim riayet.
Sebep bu olabilir, ne olur beni affet.)
Buyurdu ki: (Evladım, tövbe eyle Allah’a.
Terk etme bu sünneti bundan sonra bir daha.)
Bir gün de buyurdu ki: (Hakiki bir Müslüman,
Asla Rabbine karşı edemez günah, isyan.
Çünkü o, ahireti düÅŸünür gece gündüz.
Dinin sınırlarını edemez hiç tecavüz.
Siz de, haram önünde kapayın gözünüzü.
Yoksa kabul etmezler mahÅŸerde özrünüzü.
Harama, bile bile bakan bir Müslümanın,
Gözüne, kızgın kurÅŸun dökülür sonra yarın.
Yalan ve gıybet dahi, haram ve çirkindir pek.
Bu iki günahtan da ÅŸiddetle kaçmak gerek.
Rabbimiz, iki kapak yarattı ki gözlerde,
Acele kapıyalım haram olan yerlerde.
İki dudak ile de yaptı ki ağza kapak,
Haramdan kaçınalım yerinde kapatarak.)
Bir gün de buyurdu ki: (İmanı olan kiÅŸi,
Nasıl iÅŸleyebilir günah olan bir iÅŸi?
Biri görecek olsa o fiili iÅŸlerken,
Utanır ve vazgeçer o iÅŸi iÅŸlemekten.
Halbuki Allah her an görüyor kendisini.
Ve biliyor kalbinden neler geçirdiÄŸini.
O, Onu görmese de, görüyor onu Allah.
Bunu bilen bir kiÅŸi, nasıl iÅŸler bir günah?
Ve Allah, kendisine yakınken ondan daha,
O, nasıl bile bile isyan eder Allah’a?
Yaptığı her günahı, kaydediyor melekler.
MahÅŸerde, bunlar ona sorulur birer birer.
Günah iÅŸleyenleri görse idi o ÅŸayet,
Sonlarını düÅŸünür, üzülürdü begayet.)
|