Ebül Hüseyin Nuri vardı ki evliyadan,
Kendini Hakka verip, kesilmiÅŸti dünyadan.
Allahü teâlânın aÅŸkıyle yanıyordu.
Rabbini arayanlar, hep ona varıyordu.
O, kendini çektikçe insanlardan, dünyadan,
Aksine, herkes ona koÅŸuyordu durmadan.
İsfehanlı bir genç de, duydu onun ismini.
Çok arzu ederdi ki, bir görsem kendisini.
Manevi bir baÄŸ ile, ona çekiliyordu.
O zatı görmek için, acele ediyordu.
Lakin ÅŸehrin valisi, o gitmemesi için,
Maniler göstererek, vermedi gence izin.
Dedi: (EÄŸer gitmezsen, bir köÅŸkü, eÅŸyasıyle,
Sana hibe ederim, hem de hizmetçisiyle.)
Lakin genç, onu öyle sevmiÅŸti ki ihlasla,
Onu, bu arzusundan döndüremedi asla.
O zatın sevgisiyle yanıyordu kalbi hep.
Derdi ki: (Bir an önce, nasıl kavuÅŸsam acep?)
Görünmedi gözüne, ne köÅŸk, ne de hizmetçi.
Ve çıktı yalın ayak, pek büyüktü sevinci.
Kalbindeki o ateÅŸ, yanardı için için.
KoÅŸardı dere tepe, ona kavuÅŸmak için.
O zat da haberdardı, onun geleceğinden.
GeçeceÄŸi yolları, temizletti önceden.
Buyurdu: (İsfehan’dan gelir ki bir genç bize,
Kalbindeki muhabbet, ibrettir hepimize.
Kendine gösterilen her maniyi aÅŸarak,
Geliyor bize doğru, yalın ayak, koşarak.
İncinmemesi için o gencin ayakları,
Süpürün, temizleyin geleceÄŸi yolları.
Zira o, Allah için geliyor ÅŸimdi bize.
O gence hizmet etmek, ÅŸereftir hepimize.)
Nihayet İsfehan’dan yola çıkan genç aşık,
Çıka geldi huzura, yalın ayak, baÅŸ açık.
(Nereden geliyorsun?) diye sordu o gence,
Dedi ki: (İsfehan’dan yürürüm gündüz gece.)
Buyurdu ki: (Evladım, eğer ki sizin vali,
Senin gelmemen için, gösterseydi çok mani,
Mesela deseydi ki: Gitmezsen ona eÄŸer,
Sana köÅŸk vereceÄŸim, eÅŸyasıyle beraber.
Verseydi hem ayrıca köÅŸkün hizmetçisini.
Döndürebilir miydi yolundan acep seni?)
Genç bunları duyunca, hayret etti ve ÅŸaÅŸtı.
Ona olan sevgisi, daha da fazlalaştı.
Kendini tutamayıp, aÄŸladı hüngür hüngür.
Dedi ki: (Benim için, en mutlu gün, bu gündür.
Zira size kavuÅŸtum, bu, ne büyük saadet.
Bana, bundan ziyade bir nimet olmaz elbet.
Çok ÅŸükür, Rabbim bana verince bu nimeti,
Var mıdır köÅŸkün veya hizmetçinin kıymeti?
KöÅŸkü de, eÅŸyası da, hatta hizmetçisi de,
İstemem hiç birini, onun olsun hepsi de.
Tamamını terk edip, size geldim efendim.
Sizdedir benim zira ebedi saadetim.)
Buyurdu: (Onsekizbin âlemin hepsini de,
Bir kimsenin önüne koysalar bir tepside,
Onlara, göz ucuyla ederse tek bir nazar,
O, hiç ilerleyemez bu yolda zerre kadar.) |