Resulullah dönerken, o gün Veda haccından,
Gadirhum denen yerde, mola verdi bir zaman.
Sahabe-i kirama, namazı kıldırdı ve,
Åžöyle hitab eyledi, cümle sahabilere.
Buyurdu: (Her mümine, kendi nefislerinden,
Daha çok sevgili ve yakın deÄŸil miyim ben?)
Hep tasdik ettiler ki: (Evet ya Resulallah!
Sen bize, nefsimizden çok sevgilisin vallah.)
Onlar böyle deyince, memnun olup ve hemen,
Aliyyül Mürteza'nın, yapışarak elinden,
Buyurdu ki: (Ben kimin efendisiysem ÅŸayet,
Ali de, o kimsenin efendisidir elbet.)
Sonra dua ederek, dedi ki: (Ya ilahi!
Onun düÅŸmanlarına, düÅŸmanlık et sen dahi.
Onu seven kimseye, sen de eyle muhabbet.
Kim aşağı tutarsa, zelil et onu gayet.
Ona yardım edene, yardımcı ol sen dahi.
Bildir ona her zaman, doÄŸru ve hakikati.)
Bir gün de Resulullah, hazret-i Fatıma'yı,
Hasan ve Hüseyin'le, Aliyyül Mürteza'yı,
Abasıyla örterek, buyurdu: (İşte benim,
Bunlardır ehl-i abam, bunlardır ehl-i beytim.)
Ve dua eyledi ki: (Bunlardan, ya ilahi!
Kötülükleri kaldır, temiz eyle hem dahi.)
O, Arap lisanına, çok vakıf olduÄŸundan,
Gayet beliÄŸ ve fasih konuÅŸurdu her zaman.
Resulullahtan sonra, onun derecesinde,
BeliÄŸ hutbe okuyan, yoktu eshab içinde.
Hem Kur'an-ı kerimin belagatına dahi,
O, herkesten daha çok vakıftı bizatihi.
Peygamber-i ziÅŸândan, yayılan feyizlere,
Herkesten daha önce, o kavuÅŸtu ilk kere.
En büyük müfessiri olduÄŸunda Kur'anın,
Yoktu hiçbir ÅŸüphesi, sahabe-i kiramın.
Bir gün hutbe okurken cemaate hitaben,
Buyurdu ki: (Siz bana, sorunuz her âyetten.
Gece mi, gündüzde mi gelmiÅŸ bulunduÄŸunu,
Kırda mı, ovada mı nazil olunduğunu,
Ve ne ile ilgili geldiyse bu âyetler,
Bunların hepsini de, bilirim birer birer.)
Yine Resulullahın hadisleri hakkında,
En çok o bilgiliydi, sahabe arasında.
Hadis-i ÅŸeriflerden, beÅŸyüz seksenaltısı,
Onun rivayetiyle, bildirildi hasılı.
Ali bin ebi Talip, hem bunların yanında,
Fıkıh âlimi idi, sahabe meyanında.
Fıkıhta, halli müÅŸkil mesele olsa eÄŸer,
Bunu, ona havale ederdi sahabiler.
|