Bir hadis-i ÅŸerifte, o Sevgili Peygamber,
Buyurdu: (Cibril bana, geldi ve verdi haber.
Dedi ki: Hak teâlâ, Yusüf Peygamberine,
VerdiÄŸi güzelliÄŸin, bir benzerini yine,
Osman ibni Affan’a vermiÅŸtir ki esasen,
Osman’ın güzelliÄŸi, Yusüf’e benzer aynen.
Her kim Yusüf Nebiyi, görmek arzu ederse,
Osman ibni Affan’a baksın o, öyle ise.)
Yine bir hadisinde buyurdu ki o Server:
(Ben, Osman bin Affan’ın yüzünü birçok sefer,
Tam ve kâmil olarak, görmeyi arzu ettim.
Lakin mümkün olmadı, yine tam göremedim.
Bunu, Cebrail’e de, bir defa söyleyince,
Dedi ki: (Onu ben de, göremedim iyice.
Zira onun hürmeti, büyüklük ve haÅŸmeti,
Meleklerin kalbinde, öyle yer etmiÅŸtir ki,
Bizi alıkoymuÅŸtur, onu müÅŸahededen.
Mahrumuz biz de onun, yüzünü tam görmekten.
Onun, gece yarısı, hanesinden çıkarak,
Mescide gider iken, tam vakarlı olarak,
HaÅŸmet ve hayâsından, yerde ve göklerdeki,
Melekler, mahcup olur, utanır elbette ki.)
Yine Peygamberimiz, buyurdu ki bu babta:
(Ben, Mirac’da gökleri geçiyorken her katta,
ÇeÅŸitli büyüklükte yapılmış mihrapların,
İçinde, suretini görmüÅŸ idim Osman’ın.
Melekler, bölük bölük gelirlerdi oraya.
Bakıp ÅŸükrederlerdi, Allahü teâlâya.
Sordum ki: (Ya Cebrail, ne zamandan beridir,
Bu suretler buraya konuldu, belli midir?)
Dedi ki: (Bu yeryüzü, henüz yaratılmadan,
Dörtyüzbin sene önce, bunlar vardı o zaman.)
Zira o, gündüzleri oruçluydu çok zaman.
Ve çok namaz kılardı, gece fecir doÄŸmadan.
Fakirleri giydirir, açları doyururdu.
Ve İhlas suresini, devam üzre okurdu.
Acı, bela, musibet gelseydi ona şayet,
Sabreder ve kimseye etmezdi hiç ÅŸikayet.
Resulullah buyurdu: Miraca vardığımda,
Osman’ın suretini, gördüm ilk gök katında.
Dedim: (Bu mertebeye, ne ile eriÅŸtin sen?)
(Gece namaz kılmakla) dedi bana cevaben.
İkinci katta dahi, sordum bu sualimi.
Dedi ki: (Okumakla, hep Kur’an-ı kerimi.)
Altıncı gökte dahi, görünce onu yine,
Hemen aynı suali, sordum ben kendisine.
Dedi: (Ya Resulallah, musibet ve belaya,
Sabredip, ÅŸükreyledim Allahü teâlâya.) |