Haykırdı şehadeti, Fatıma din aşkından.
Çöktü hazret-i Ömer, oraya ÅŸaÅŸkınlıktan.
Sordu ki: (Okur iken, kim var idi seninle?)
Kız kardeşi dedi ki: (Yalnızdık zevcim ile.)
İnandıramamıştı lakin ibni Hattab’ı.
O, hiddetle kalkarak, derhal buldu Habbab’ı.
Dövmeye baÅŸlayınca, yetiÅŸti Said hemen.
Lakin hazret-i Ömer, güçlüydü her birinden.
Koştu hemen Fatıma, girdi aralarına.
Lakin bir tokat ile, boyandı yine kana.
Çok incindi Fatıma, onun bu vurmasından.
Kan akmaya başladı, bu sefer de ağzından.
Görünce İbni Hattab, kardeÅŸinin kanını,
Kaldırdı üstlerinden, eza ve cefasını.
Bir köÅŸeye oturup, daldı bir tefekküre.
Sessizlik çöküverdi odaya birdenbire.
Vakit ilerlemiÅŸti, üzgün ve yorgundular.
Herbiri, bir tarafa çekilip oturdular.
Ve lakin biraz sonra, kız kardeşi Fatıma,
Abdest alıp, Kur’andan, baÅŸladı okumaya:
(Yerlerde ve göklerde ve bunlar arasında,
Olanların tamamı, Onundur esasında.)
Okuyunca Fatıma Kur’andan bu âyeti,
Ömer ibni Hattab’ın, fazlalaÅŸtı hayreti.
Dedi: (Bu okuduÄŸun, gerçek ise, ne iyi.
Mütalaa eyliyeyim, ver de o sahifeyi.)
(Bu, öyle kitaptır ki...dedi ibni Hattab’a,
(Ancak temiz olanlar, dokunur bu kitaba.)
(Peki, ne yapmalıyım?) diye sual edince,
Dedi: (Gusül abdesti almalısın ilk önce.)
Gusül almak üzere, kalktı hemen yerinden.
Dedi ki: (Ya Fatıma, değişti kalbim birden.)
Başladı okumaya sureyi edeplice.
Okudukça, İslam’a bel baÄŸladı iyice:
(Sadece Allah vardır ibadet yapılacak.
Ve en güzel isimler, Onundur hem de ancak.)
Dedi ki: (Hakikaten, ne kadar doÄŸru hepsi.
Silindi kalbimdeki küfür, inkâr perdesi.)
Kelime-i tevhidi okudu sonra hemen.
O zaman Habbab dahi, pek memnuniyetinden,
Dedi: (Müjde ya Ömer, bir gün Fahr-i kâinat,
Åžöyle dua etmiÅŸti, Hak teâlâya bizzat.
DemiÅŸti ki: Ya Rabbi, bu dini eyle tenvir.
Ebu Cehil veyahut Ömer’le kuvvetlendir.)
Şimdi, senin hakkında kabul oldu bu dua.
Bundan büyük bir nimet, dünyada yoktur daha.) |