Ömer Faruk, Kur’andan, azap âyetlerini,
Okuyunca, bayılır, kaybederdi kendini.
Günlerce hasta yatar, gelemezdi kendine.
Dostları, ziyarete gelirlerdi evine.
Allah korkusu ile, ağlardı ki o kadar,
İz yapmıştı yüzünde, gözünden akan yaÅŸlar.
Yine bir gün, evinin önünde duruyordu.
İçeride, Kur’an-ı kerim okunuyordu.
(Rabbinin azapları, olacak ebediyen.)
Âyetini duyunca, sarardı benzi birden.
Bayılmak üzereyken, bu halini gördüler.
Kendisini oradan, evine götürdüler.
Bir gün yine evinden, mescide gidiyordu.
Bir çocuk da, önünde, hızlıca yürüyordu.
Buyurdu ki: (Evladım, sen küçük bir çocuksun.
Mescide, niçin böyle acele gidiyorsun?)
Çocuk dedi: (Biz evde, yakarken hep ocağı,
Küçüklerle yakarız, büyükçe olanları.
Dün, benden daha küçük bir çocuk etti vefat.
Yakında belki ben de, ederim Hakka vuslat.)
Bir küçücük çocuktan, iÅŸitince bunları,
O kadar ağladı ki, ıslandı sakalları.
Bir gece de, Halife, gezerken ÅŸehri, birden,
KonuÅŸmalar iÅŸitti, hanelerin birinden.
Bir kadın, (Haydi kızım, süte su kat!) diyordu,
Kız ise, bu teklife, rıza göstermiyordu.
Diyordu: (AnneciÄŸim, bak Emir-el müminin,
DemiÅŸti ki, sütlere, su ilave etmeyin!)
Kadın, yine ısrarla diyordu: (Kat bir ölçek.
Gece vakti Halife, bizi nerden görecek?)
Kız dedi: (Görmese de Halife gerçi bizi,
Lakin Allah görüyor bizim her iÅŸimizi.
Rabbimiz deÄŸil midir, bizi yoktan var eden?
Nasıl haram iÅŸlenir, O bizi görüyorken?)
Duydu hazret-i Ömer, kızın bu sözlerini.
Çok hoÅŸuna gitti ve öÄŸrendi evlerini.
Acele eve dönüp, buyurdu ki oÄŸluna:
(Bir saliha kız buldum, alayım onu sana.)
Sabah gitti o eve, kapıyı çaldı hemen.
Kadın, onu görünce, telaÅŸlandı aniden.
Buyurdu ki: (Ey hatun, Allah’ın emri ile,
Kızını, oÄŸlum için, geldim talep etmeye.
Çünkü senin kızının, duydum bir kelamını.
Takvası sebebiyle, verdim bu kararımı.)
Kadın çok memnun olup, gönülden kabul etti.
Kız, takva sebebiyle, kazandı bu nimeti.
Hatta İkinci Ömer denmekle meÅŸhur olan,
Ömer bin Abdülaziz, zuhur etti bunlardan. |