Bir gün hazret-i Ömer, yârâniyle bir yere,
Giderken, ağlamaya başladı birdenbire.
Eshab bunu görünce, taaccüp eylediler.
(Ya Ömer, sebep ne ki aÄŸlıyorsun?) dediler.
Buyurdu ki: (Bir çocuk, girse Fırat nehrine,
ÇocuÄŸun bu halinden, Ömer’in haberi ne?
Ama o boÄŸulursa, yüzme bilmediÄŸinden,
Yarın kıyamet günü, sorulur yine benden.)
Bir gün, bir (saman çöpü) iliÅŸince gözüne,
Derhal bir temennide bulunmuÅŸtu o yine.
Buyurdu ki: (KeÅŸke bir saman çöpü olsaydım.
Bilinen, hatırlanan bir kimse olmasaydım.
KeÅŸke doÄŸurmasaydı annesi ÅŸu Ömer’i.
KeÅŸke hiç olmasaydı tanıyan, bilen biri.
KeÅŸke ücra bir köyde, bir KureyÅŸi olsaydım.
Yarın zor olmasaydı mahşerdeki hesabım.)
Abdurrahman bin Avf da, anlatır ki ÅŸöylece:
Bir köye gidiyorduk, Ömer ile bir gece.
Sırtında, su tulumu var idi kendisinin.
Bir ara koydu yere, biraz dinlenmek için.
Ben, hemen kendisine eyledim ki ÅŸöyle arz:
(İzin ver, taşıyayım tulumu ben de biraz.)
Dedi: (Bugün taşırsan, sen Ömer’in yükünü,
Kim taşır günahını yarın kıyamet günü?)
Dedim ki: (Hafif olur, o gün sizin yükünüz.
Zira Resulullahın yolundan yürüdünüz.)
Buyurdu: (Kurtulursa cehennem ateÅŸinden,
Anla ki, gitmiÅŸ Ömer Peygamberin peÅŸinden.)
Vakta ki Ömer Faruk, terk etti bu dünyayı.
OÄŸlu, ÅŸöyle anlattı gördüÄŸü bir rüyayı.
Dedi ki: (Ben babamı, rüyada gördüm gece.
Yüz rengi deÄŸiÅŸmiÅŸ ve solmuÅŸ idi bir nice.
Dedim ki: (Babacığım, niçin çok üzgünsünüz?
Niçin böyle sararıp, solmuÅŸ güzel yüzünüz?)
Buyurdu ki: (Evladım, öldüÄŸümden beri hep,
Hesap ile meÅŸguldüm, yorgunum bundan sebep.
Her ÅŸeyi, ince ince soruyorlar, ÅŸöyle ki,
Hesabın biri bitip, baÅŸlıyordu öteki.
Mesela bir tanesi, sorulan suallerin,
Eski bir yularıydı, zekat develerinin.
O yular, çok eskiyip, kopmuÅŸtu da, yine ben,
BaÄŸlayıp kullanmıştım, onu birkaç yerinden.
BaÅŸka gün, o yuları görmüÅŸtüm de bir ara,
Kullanılmaz diyerek, atmıştım bir kenara.
Sordular ki: (Ne için, o deve yularını,
Atıp da ziyan ettin, müminlerin malını?)
Bu gibi suallere cevap vermek pek çetin.
Zira benden soruldu, her ÅŸeyi bu milletin.) |