İMAM-I A’ZAM EBU HANİFE
rahmetullahi aleyh
Tâbiînden. İslâm âleminde Eshâb-ı kirâmdan sonra yetiÅŸen evliyânın ve âlimlerin en büyüklerinden. Ehl-i sünnetin reisi ve Hanefî mezhebinin kurucusudur. İsmi, Nûmân bin Sâbit bin Zûtâ'dır. Ebû Hanîfe künyesiyle ve İmâm-ı A'zam lakabıyla meÅŸhûr olmuÅŸtur. Kûfe'de doÄŸduÄŸu için Kûfî nisbesiyle bilinir. 699 (h.80) senesinde Kûfe'de doÄŸdu, 767 (h.150) senesinde BaÄŸdât'ta vefât etti. Kabri BaÄŸdât'ta olup, ziyâret yeridir.
İslam âlimlerinin, en büyüklerindendir.
Hem eshabı görmüÅŸtür, yani tabiindendir.
Hanefi mezhebinin reisi olan bu zat,
Ehl-i sünnetin dahi, reisidir o bizzat.
İsmi, Numan bin Sabit ise de esasında,
Ona, (İmam-ı a’zam) denir halk arasında.
Altıyüzdoksandokuz senesinde, Kufe’de,
DoÄŸdu ve tahsilini ikmal etti bu yerde.
Yüzelli hicri yılda, yetmiÅŸ yaşında iken,
BaÄŸdat vilayetinde, vefat etti ÅŸehiden.
(Ebu Hanife) dahi, denir ki ona bir de,
Müminlerin babası demektir arabide.
Babası Sabit dahi, Faris oğullarından,
Âlim, salih bir kiÅŸi idi ki, ehl-i irfan,
Hazret-i Ali ile görüÅŸüp bu muhterem,
Kendi ve soyu için, dua almış idi hem.
Numan, küçük yaşında ezberledi Kur'anı.
İlim öÄŸrenmek ile, geçiyordu her anı.
Üstün kabiliyeti ve keskin zekası da,
Fark edildi hemence, âlimler arasında.
Devrin âlimlerinden, Åža’bi adında bir zat,
Ondaki bu cevheri, sezmiÅŸti o da bizzat.
Görünce bir gün onun, çarşıya gittiÄŸini,
Sual etti, ne iÅŸle iÅŸtigal ettiÄŸini.
(Ticaret yapıyorum) deyince kendisine,
Buyurdu ki: (Devam et, bir ilim meclisine.
Zeki, kabiliyetli bir kimsesin çünkü sen.
Büyük âlim olursun, ilme devam edersen.)
Bıraktı ticareti, onun bu sözü ile.
O gün ilme sarıldı, büyük bir arzu ile.
İlk öÄŸrendiÄŸi ilim, olmuÅŸtu (ilm-i kelam).
Bu ilimde, parmakla gösterilir oldu tam.
BaÅŸladı öÄŸrenmeye sonra (fıkıh ilmi)ni.
Bu ilim, daha fazla cezbetti kendisini.
DüÅŸündü ki: Ebedi saadete kavuÅŸmak,
İslam’ın ahkamına uymakla olur ancak.
Bu da, fıkıh ilmiyle yakından ilgilidir.
Çünkü din ahkamını, ilm-i fıkıh bildirir.
Ders hocası Hammad bin Ebu Süleyman’dı ki,
Onun, yirmisekiz yıl, dersine devam etti.
Ve sonunda, geldi ki öyle bir dereceye,
Bu, nasib olmamıştır ondan gayri kimseye.
BaÅŸta, eshab-ı kiram olmak üzre hem dahi,
Dörtbin kadar âlimden, ders aldı bizatihi.
Bütün ilimlerde ve cümle üstünlüklerde,
En yüksek dereceye çıkmıştı o devirde.
Yayıldı her tarafa, onun ÅŸanı, ÅŸöhreti.
Ve herkes tarafından, yapıldı hayli methi.
|