Ne zaman ki Habil'i, Kabil öldürdüÄŸünde,
Çok üzüldü babası, gelip de gördüÄŸünde.
Teselli etmek için, Rabbimiz Onu bizzat,
Sonradan kendisine, ihsan etti bir evlat.
Allah’ın hediyesi, olan bu evladını,
Çok sevip, bu mânâda, Åžit koymuÅŸtu adını.
Hem bütün çocukları, biri kız, biri erkek,
Hep ikiz doÄŸuyorken, bu geldi dünyaya tek.
Habibullahın Nuru, kendi alnından, buna,
Geçince, muhabbeti çok oldu bu oÄŸluna.
DiÄŸer evlatlarından, Onu üstün ve aziz,
Tutarak, Onu yaptı onlara hakim, reis.
Bilcümle ilimleri ve ilahi sırları,
Ona, bizzat kendisi öÄŸretti ayrı ayrı.
Vakta ki Âdem Nebi, göç etti bu dünyadan.
Åžit’i peygamber yaptı Hak teâlâ o zaman.
Ve Ona, elli suhuf gönderdi ki, içinde,
Çok ilimler var idi, emirler haricinde.
Mesela fizik, kimya, matematik ve hatta,
Bilgiler mevcud idi çok çeÅŸitli sanatta.
Åžit peygamber, ekseri Åžam'da oturuyordu.
İnsanları imana, hakka çağırıyordu.
Geçirdi bu dünyada, dokuzyüz senesini.
Bin tane ÅŸehir kurup, imar etti hepsini.
Çocuk ve torunları, seadetli bir hayat,
YaÅŸayıp, ederlerdi çok ibadet ve taat.
Yoktu aralarında, kin, haset ve düÅŸmanlık.
Müreffehti herbiri, hiç yoktu periÅŸanlık.
Emr-i maruf yapardı her kişi diğerine,
Allah’ın emirleri, hep gelirdi yerine.
Onları doÄŸru yoldan çıkarmak için, her an,
Uğraşıp, her hileyi denerdi lain şeytan.
Lakin yine muvaffak olamıyordu asla.
Emr-i maruf yapardı çünkü onlar ihlasla.
Kabil'in evladıyse, bunların haricinde,
YaÅŸarlardı küfür ve bir sapıklık içinde.
Allah’ın emri ile, Åžit Nebi en nihayet,
Gidip o azgınları imana etti davet.
Lakin küfürlerinde edince inat, ısrar,
Üstlerine yürüyüp, onlarla savaÅŸtılar.
Hatta kılıç kullandı, Åžit Nebi o gazada.
Odur peygamberlerden, ilk kılıç kullanan da.
Sonradan babasıyle birleşerek hem dahi,
TaÅŸ ve balçık kullanıp, bina etti Kâbe’yi.
Resulullahın Nuru, Onda idi emanet.
Alnında, yıldız gibi parlıyordu be gayet.
Âdem aleyhisselam, hayatının sonuna,
Gelince, Åžit Nebi’yi, çağırdı huzuruna.
Buyurdu ki: (Ey oğlum, alnında parlıyan nur,
Son peygamber Muhammed Mustafa’nın nurudur.
Onu, temiz ve afif hanımlara teslim et.
Sen dahi evladına, böyle eyle vasiyyet.)
Hepsi, babalarının tutup vasiyyetini,
Çok iyi korudular, bu Nur emanetini.
Hep mümin alınlardan geçerek o Nur yine,
Ulaştı en nihayet, hakiki sahibine.
|