Nuh aleyhisselamın, oğlu Yafes soyundan,
Bir zat olup, kıssası, Kur'anda oldu beyan.
Peygamber mi, veli mi, ihtilaf olunmuÅŸtur.
O, bütün yer yüzüne, hakim, malik olmuÅŸtur.
Hak teâlâ bir zaman, emretti ki bu ÅŸahsa:
(Emir ve yasağımı, tebliÄŸ et cümle nasa.)
O, bu emri alınca, arz etti ki: (Ya Rabbi!
Bu işte, yardımına muhtacım ben tabii.
Bu iÅŸi yapmam için, ordu, asker ve kuvvet,
Lazım hem sabır ile, ilim, akıl, hitabet.
Bunların hiçbirisi, bende yok ya ilahi!
Kerimsin, sen bunları ihsan et bana dahi.)
İstediği her şeyi, bahşetti ona Allah.
İki de Sancak verdi, bir beyaz, bir de siyah.
Gece, beyaz sancağı, açsa idi o eÄŸer,
Gündüz gibi aydınlık olurdu hemen o yer.
EÄŸer siyah sancağı, açsa idi gündüzün,
Orası, karanlığa bürünürdü büsbütün.
Her ne zaman sefere gitse idi o ordu,
Arkası tam karanlık, önü ışık olurdu.
Hızır aleyhisselam, oğluydu teyzesinin.
Onu da, ordusuna kumandan etti tayin.
Yürüdü bu orduyla, önce batı yönüne.
Fethetti Avrupayı, ne geldiyse önüne.
Sonra aynı orduyla, doÄŸuya yönelerek,
Bir Asya kıtasını fethetti sonuna dek.
Oradan da kuzeye yürüdü ordu ile.
Malik oldu sonunda, dünyaya tamamiyle.
Yayarak yer yüzüne, Allah'ın birliÄŸini,
Bitirdi böylelikle, tebliÄŸ vazifesini.
Sonra da izin verdi, bilcümle askerine.
Kendi dahi ayrılıp, çekildi uzletine.
Allahü teâlâya, hep ibadet ve taat,
Yaparak, bu hal üzre, az sonra etti vefat.
Bu zat, güzel simalı ve gayet sevimliydi.
Hem orta boylu olup, iyi huy sahibiydi.
Dünyayı, tamamiyle geçirmiÅŸken mülküne,
Halka çok mütevazı davranırdı o yine.
Asla dünya malına vermezdi ehemmiyet.
Haram ve ÅŸüpheliden, kaçınır idi gayet.
Elinin emeÄŸiyle, geçinmeyi severdi.
Bunun için kendisi, bizzat zenbil örerdi.
Evine, evladına harcardı bu paradan.
Ve sadaka verirdi, fakirlere artandan.
Vasiyyet etmiÅŸti ki, ölmeden daha önce:
(Kefenleyip, tabuta koyun beni ölünce.
Tabuttan, dışarıya sarkık olsun kollarım.
Yürüsün peÅŸim sıra, asker ve ordularım.
Hazinelerim dahi, yüklenip katırlara,
Onlar da yürütülsün, tabutun ardı sıra.)
Vakta ki göç eyledi, ahiret alemine,
Vasiyyeti, ayniyle getirildi yerine.
Demek istemiÅŸti ki, “Åžu ardım sıra gelen,
Ordu ile, dünyaya malik oldum tamamen.
Hayattayken, var idi bunca hazinelerim.
Ve lakin ahirete giderken, boÅŸ ellerim.
Dünya malı, dünyada kalıyor bakın iÅŸte.
Elleri boÅŸ oluyor, insanın bu gidiÅŸte”.
|