İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri,
Ticaretle iÅŸtigal eder idi ekseri.
Onun güzel ahlakı ve kanaatkârlığı,
Her iÅŸinde, kendini gösterirdi devamlı.
Zengin olduÄŸu gibi, cömert idi begayet.
Ve asla emanete, hiç etmezdi hıyanet.
Çok dikkat eder idi, helalden kazanmaya.
Haramın zerresinden, kaçardı çok uzaÄŸa.
Öyle Allah korkusu var idi ki içinde,
Her an, takva üzere olurdu her iÅŸinde.
Åžüpheli olsa idi, az bir kısmı kârının,
Fukaraya verirdi, tamamını o kârın.
Kendi talebesinin ihtiyaçlarını da,
Kendi temin ederdi, giyim, kuşam ve gıda.
Ayrıca para verip, derdi ki: (Bu nimetler,
Benim deÄŸil, Rabbimden bende emanettirler.
Benim size verdiÄŸim bu ÅŸeyler, Rabbimizin.
Benimle gönderdiÄŸi rızkınızdır hep sizin.)
Onlar, maddi bakımdan bir ÅŸey düÅŸünmeyince,
İlme çalışırlardı, devamlı gündüz gece.
Çok olmasına raÄŸmen malı, mülkü, serveti,
Onlara, zerre kadar yoktu bir muhabbeti.
Ders veriyor idi ki, bir gün talebesine,
Bir kimse, ÅŸu haberi getirdi kendisine:
(Efendim, sizin malı götüren gemi var ya,
Duyduk ki, fırtınadan batıp gitmiş deryaya.)
Bu haberi duyunca, başını öne eÄŸdi.
Biraz durup, peÅŸinden (Elhamdülillah) dedi.
Az sonra, aynı adam gelerek huzuruna,
Bu sefer, tam aksine bir haber verdi ona.
Dedi: (O batan gemi, size ait deÄŸilmiÅŸ.
Biz yanlış işitmişiz, batan, başka gemiymiş.)
Bunda da büyük İmam, tefekkür edip yine,
(Elhamdülillah) deyip, ÅŸükreyledi Rabbine.
Lakin talebeleri, merak etti bu hali.
Birisi sordu hemen İmama şu suali:
(Geminin battığını duyunca siz ilk defa,
Elhamdülillah deyip, ÅŸükrettiniz Allah’a.
Batmamış olduÄŸunu öÄŸrenince, yine siz,
Niçin Elhamdülillah diyerek ÅŸükrettiniz?)
O an Ebu Hanife ara verip dersine,
Åžöyle cevap buyurdu hemen talebesine:
(İlkinde, düÅŸünmedim mallarımın halini.
Bilakis merak ettim, kalbimin ahvalini.
Üzüntü var mı diye, nazar ettim kalbime.
Gördüm ki üzüntü yok, ÅŸükreyledim Rabbime.
İkinci haberde de, kalbime ettim nazar.
Gördüm ki, bir sevinç yok, ÅŸükrettim buna tekrar.)
|