Artık İslam’ın nuru, Mekke’nin haricinde,
Hızla yayılıyordu kabileler içinde.
Ulaştı Beni Gıfar kabilesine dahi.
Duydu bunu o yerde, Ebu Zer-i Gıfari.
Biraderi Üneys’e dedi ki o gün hemen:
(Git, o Resul hakkında bilgi getir Mekke’den.)
Üneys gelip görünce, Allah’ın Resulünü,
Hayran ve aşık olup, geri döndü o günü.
Ebu Zer, neticeyi sorunca kardeÅŸine,
Dedi: (Öyle bir zatın, rastlamadım eÅŸine.
Emrediyor herkese, hep hayır ve iyilik.
Böyle yüce bir zatı, gördüm ben ömrümde ilk.)
Ebu Zer-i Gıfari, bu haber üzerine,
Biraz azık alarak, geldi Mekke şehrine.
Tek maksadı, görmekti Allah’ın Habibini.
Korkudan, hiç kimseye anlatmadı halini.
Resulü görmek için, bekledi uzun müddet.
Lakin nasib olmadı, akşam oldu nihayet.
Hazret-i Ali görüp, davet etti evine.
Yatıp, sabah olunca, Kâbe’ye geldi yine.
İkinci ve üçüncü günler de akÅŸam vakti,
Yine hazret-i Ali evine davet etti.
Artık üçüncü gece sordu ki Ebu Zere:
(Nereden, ne maksatla teÅŸrif ettin bu yere?)
Dedi: (Duydum, bu yerde var imiÅŸ bir Peygamber.
Geldim ki, kendisinden edineyim bir haber.)
Hazret-i Ali ona, dedi: (Bu, büyük nimet.
Ben Ona gidiyorum, sen de beni takip et.
Benim girdiÄŸim eve, peÅŸimden sen de gel gir.
Ve lakin sokaklarda müÅŸrikler görebilir.
Böyle bir tehlikeyi sezer isem ben ÅŸayet,
Yere eğilir gibi yaparım bir işaret.
O zaman beni geçip, yürü eve girmeden.
Böylece kurtulursun öyle bir tehlikeden.)
O da, onu takiben yürüyüp girdi eve.
Ve böylece kavuÅŸtu Sevgili Peygambere.
(Esselamü aleyküm!) diyerek verdi selam.
Aldı bu selamını Resul aleyhisselam.
(Ne zamandır burdasın?) diye sual edince,
Dedi: (Buralardayım üç gündüz ve üç gece.)
Allah’ın Sevgilisi sonra da ÅŸöyle sordu:
(Peki, seni üç gündür kim yedirip doyurdu?)
Dedi: (Yemek yemedim, zemzem içtim sadece.
Bir açlık ve susuzluk hissetmedim zerrece.)
Peygamber Efendimiz buyurdular ki: (Zemzem,
Mübarek bir sudur ki, doyurur açları hem.)
Anlattı Ebu Zer’e sonra İslamiyet’i.
İman etti o hemen okuyup şehadeti.
|