Ali bin ebi Talip, vakta ki halifeyken,
Yakalandı bir köle, tam hırsızlık yaparken.
Lakin çok seviyordu, o hazret-i Ali'yi.
Halife, huzuruna çağırdı o köleyi.
(Bu işi sen mi yaptın?) diye sual edince,
(Evet) deyip, suçunu ikrar etti hemence.
Suçu sabit olunca o siyahi kölenin,
Emir verip, kestirdi bir tekini elinin.
Köle, kesik eliyle gidiyorken geriye,
Rastladı az ileride, Selman-ı Farisi'ye.
Görünce o sahabi, halini bu kimsenin,
Buyurdu ki: (Elini, kim kesti böyle senin?)
Dedi: (Benim elimi, kesti ki öyle biri,
Resulün damadıdır, müminlerin emiri.
Cömerttir, onun gibi yapamaz kimse ihsan.
Yok ÅŸimdi yeryüzünde, böyle kerim bir insan.)
Buyurdu ki: (Ey köle, sen, elini keseni,
Nasıl methediyorsun, tebrik ederim seni.)
Cevabında dedi ki: (Nasıl methetmiyeyim.
Hak teâlâ emriyle, elimi kesti benim.
Eğer o, bu cezamı vermeseydi, elbette,
Daha ÅŸiddetlisini çekerdim ahirette.
Åžimdi çok minnettarım ona ben, bu iÅŸinden.
Zira kurtardı beni, Cehennem ateşinden.)
Geldi hazret-i Selman, yanına Halifenin.
Nakletti aynen ona, bu sözünü kölenin.
Çağırdı huzuruna, Halife onu yine.
Alıp kesik elini, koydu eski yerine.
Kölenin kesik eli, anında iyi oldu.
Öyle ki, saÄŸlamından hiç fark edilmiyordu.
Yine nakledilir ki âlimlerin birinden:
Ben, garip bir yolcuya rastladım Şam'da iken.
Yüzünün bir tarafı, olmuÅŸ idi simsiyah.
Lakin onu, eliyle, örtüyordu o seyyah.
Yaklaşıp sual ettim: (Bu nasıl oldu?) diye.
Dedi ki: BuÄŸz ederdim, ben hazret-i Ali'ye.
Åžanına yakışmayan sözleri sarf ederdim.
Ve hakkında, çok çirkin hakaretler ederdim.
Geçen gece, rüyamda, bir zat durdu önümde.
Böyle nurlu bir kiÅŸi, görmemiÅŸtim ömrümde.
Lakin bana, hiddetle sordu ki: (Neden acep,
Sen, hakkımda konuşup hakaret edersin hep?)
Ve ÅŸiddetli bir tokat vurdu bana o nagah.
Sabahleyin gördüm ki, yüzüm olmuÅŸ simsiyah.
Hazret-i Ali imiÅŸ, meÄŸer o tokat vuran.
Uyanınca gördüm ki, deÄŸiÅŸmiÅŸ kalbim o an.
Åžu anda ona karşı, yoktur hiç adavetim.
Ve hatta muhabbetle doludur ona kalbim.) |