Hazret-i Ali der ki: (Dört kitabın içinde,
Bulunan bilgilerin bilirim hepsini de.
Tevrat, İncil, Zebur’da var ise ne bilgiler,
Söylerim, onlar dahi beni tasdik ederler.)
YumuÅŸak huylu idi hiç kızmazdı boÅŸ yere,
Şefkatli davranırdı kendinden acizlere.
Kanber adlı kölesi vardı ki kendisinin,
O, severek yapardı çoÄŸunu hizmetinin.
Bir gün bu kölesini çağırmak etti icab,
Seslendi, lakin ondan gelmedi hiçbir cevap.
Daha yüksek ses ile çağırdı onu yine,
Lakin yine bir cevap gelmedi kendisine.
Halbuki bu sesleri köle iÅŸitiyordu,
Ve lakin bile bile hiç cevap vermiyordu.
Hazret-i Ali ise düÅŸünür idi ki hep:
“Kanber cevap vermiyor, dışarda yok mu acep?”
Yedi defa çağırıp, bir cevap gelmeyince,
Allah aslanı Ali meraklandı iyice.
Kanber’i bulmak için dışarı çıktı hemen,
Ve lakin çıkar çıkmaz dona kaldı hayretten.
Zira Kanber, dışarda dururdu neşe ile,
Ve hatta hiç korkmadı onu görünce bile.
Buyurdu ki: (Ey Kanber, burada duruyorsun,
Ne için çağırmama bir cevap vermiyorsun?)
Dedi ki: (Ey efendim duydum hep sesinizi,
Lakin cevap vermeyip imtihan ettim sizi.
Baktım kızacak mısın ben cevap vermeyince,
Kazandın imtihanı, hiç öfkelenmeyince.)
Buyurdu ki: (Ey Kanber, iç yüzü ÅŸu ki iÅŸin,
Kolayca öfkelenmem dünyalık ÅŸeyler için.
Lakin bu imtihana seni teÅŸvik edeni,
Kızdırmak maksadıyla, azad ettim ben seni.
Onu bu imtihana, şeytandı teşvik eden,
Onu azad ederek, ÅŸeytanı üzdü hemen.
Çok zaman yaya yürür, binmez idi atına,
İşini kendi yapar, vermezdi başkasına.
Çarşıdan erzak alıp, taşır iken kendisi,
Onu öyle görünce, üzüldü hizmetçisi.
Dedi ki. (Ey Halife, bu hizmeti ver bize,
Zira bu gibi iÅŸler münasib deÄŸil size.)
Buyurdu: (Bir babanın, çoluk çocuÄŸu için,
Çalışıp yorulması, güzeldir, deÄŸil çirkin.)
Hizmetçisi dedi ki: (Halifesiniz sizler,
Hafiflik verir size bu gibi basit iÅŸler.)
Buyurdu ki: (Bir baba, kazanıp helalinden,
Taşırsa, hiçbir nesne kaybetmez kemalinden.
Hem de her adımına yazılır sevap, ecir,
Hak teâlâ indinde hatta daha yücelir.)
|