Kabil, nefsine uyup, karşı geldi babaya.
Ve hatta asi oldu, Allahü teâlâya.
İçindeki o haset, düÅŸmanlık ve kin ile,
(Seni öldüreceÄŸim) dedi gidip Habil'e.
O da, (Niçin?) deyince, dedi ki ona Kabil:
(Seni fazla seviyor, babam, bana mukabil.
Ve güzel kardeÅŸimle, seni evlendiriyor.
Güzel olmayanını, bana layık görüyor.)
Habil, yumuşaklıkla dedi ki: (İyi, fakat,
Bunların olmasında, yok bende bir kabahat.
Bu işe kalkışırsan, sen katil olursun ilk.
Benim günahımı da, yüklenirsin üstelik.
Tasarladığın bu şey, zalimlerin işidir.
Zalimlerin yeriyse, Cehennem ateÅŸidir.)
Bunları dediyse de Habil bu kardeşine,
O, çoktan kararını koymuÅŸ idi içine.
Habil, yine yumuşak, uysal davranıyordu.
Ona, hep tatlılıkla nasihat ediyordu.
Diyordu ki: (Bak Kabil, ne zaman ki sen beni,
Öldürmek gayesiyle kaldırırsan elini,
Seni öldürmek için, kaldırmam elimi ben.
Çünkü o iÅŸ günahtır, ben korkarım Rabbimden.)
Ona, böyle nasihat ettiyse de o, lakin,
Bunu kabul edecek hali yoktu Kabil'in.
Hacca gittiÄŸi vakit Âdem aleyhisselam,
Onu öldürmek için, bunu fırsat bildi tam.
Onu, ıssız bir yerde öldürmek istiyordu.
Lakin bu nasıl olur, onu bilemiyordu.
O an insan şeklinde, şeytan geldi yanına.
Bir kuş tutup, başını, koydu bir taş altına.
Başka bir taş ile de, vurup ezdi başını.
Kabil görüp anladı, nasıl yapacağını.
O da gidip Habil'i, yatırdı bir zemine.
Koydu sonra başını, bir taşın üzerine.
BaÅŸka bir taÅŸ ile de, vurup ÅŸehid eyledi.
Bu sefer, “Bu cesedi, ne yapayım ben?” dedi.
Koyup gidecekti ki cesedi o sahrada,
Baktı ki, vahşi kuşlar dolaşıyor havada.
Ve hemen o cesedi, bir torbaya koyarak,
Sırtlanıp, taşımaya baÅŸladı bir kaç ayak.
Lakin yine baktı ki, havadaki o kuşlar,
Cesedin etrafında, dönüp dolaşıyorlar.
ÅžaÅŸkın bir vaziyette, o yük ile giderken,
Gördü iki kargayı, hem de kavga ederken.
Hayret ile baktı ki seyrederken kavgayı,
Öldürdü biraz sonra, biri, öbür kargayı.
Sonra inip, toprağı kazdı ayaklarıyle.
Onu, oraya gömüp, kapattı toprak ile.
Kabil, görüp öÄŸrendi ondan iÅŸin ÅŸeklini.
O da gömdü topraÄŸa, Habil'in cesedini.
PeriÅŸan, üzüntülü, huzursuz oldu o an.
Kendi kız kardeÅŸini, alıp kaçtı oradan.
Âdem Nebi üzüldü, ÅŸehid olunca Habil.
Gelip, teselli için, ÅŸöyle dedi Cebrail:
(Allah, sana bir evlat verecek ki ya Âdem!
O çocuÄŸun neslinden, gelecek Fahr-i alem.)
Daha sonra, dünyaya “Åžit Nebi” etti teÅŸrif.
Gün gibi parlıyordu, alnında nur-u ÅŸerif.
|