Yusuf aleyhisselam, o gün kardeÅŸlerine,
Birer yük buÄŸday verip, gönderdi yerlerine.
Ve lakin kardeşleri ayrılmadan oradan,
Hizmetçiyi çağırıp, emretti ki o zaman:
(Bunların verdikleri o akçeleri, yine,
Gizlice koyuverin yüklerinin içine.
Olur ki, evlerinde onlar bunu görürler.
Bünyamin'le birlikte, belki yine gelirler.)
Hizmetçi, o parayı onlardan habersizce,
Yükleri arasına koyuverdi gizlice.
Velhasıl kardeşleri, ona veda ederek,
Yine Ken'an iline döndüler sevinerek.
Babalarına gelip, açmadan yüklerini,
Bir bir beyan ettiler orda gördüklerini.
Dediler: (Ey babamız, itimat et ki bize,
Pek güzel muamele ettiler hepimize.
Çok iyi kimse imiÅŸ, hem o Mısır Azizi.
İhsan ve ikramiyle çok memnun etti bizi.
O, yakın akrabamız olsaydı bile elbet,
O kadar yapamazdı bize ikram ve izzet.)
Yakub aleyhisselam, onları dinleyince,
Kalbi ferahladı ve memnun oldu bir nice.
Buyurdu: (O Aziz'e bir daha giderseniz,
Kendisine siz benden, çok selam söyleyiniz.
Ayrıca o Aziz'e deyin ki o arada,
Babamız, senin için ediyor hayır dua.)
Dediler ki: (Bir haber daha var ey babamız!
Üzülürsün diyerek söylemeye korkarız.
Aziz, biz ayrılırken dedi ki tam o sıra:
Getirin öbür defa Bünyamin'i Mısır'a.
EÄŸer getirmezseniz öbür sefer onu siz,
Bilin ki, zahireden mahrum edilirsiniz.
Ve iÅŸte ey babamız, böyle dedi o bize.
İzin ver, Bünyamin'le gidelim o Aziz'e.
Zahire getirelim yine o memleketten.
Korkma, biz Bünyamin'i koruruz her bir dertten.)
Yakub aleyhisselam, üzüldü bu habere.
Dedi: (Ben ÅŸimdi nasıl güveneyim sizlere?
Vaktiyle Yusuf’u da, böyle götürmüÅŸtünüz.
Ne oldu neticesi, sizler dahi gördünüz.
Muhafaza ederiz demiÅŸtiniz onu da.
Lakin o sözünüzde durmadınız sonunda.
İşte ey oÄŸullarım, hakkınızda bu yüzden,
Bende hasıl olmadı bir itimat ve güven.
Åžimdi de Bünyamin’i götürmek istersiniz.
Onu, her tehlikeden biz koruruz dersiniz.
Şimdi nasıl emanet ederim onu size?
Ama ben, bu hususta güvendim Rabbimize.
En iyi koruyucu Allahü teâlâdır.
O, Ona güveneni, her zarardan kurtarır.
İşlerimi, ben Ona bıraktım tam olarak.
Umarım Bünyamin'i, O, hıfzeder muhakkak.)
Åžöyle anlaşıldı ki bu sözlerden o ara:
Müsaade edecekti Bünyamin’i onlara.
|