Fir’avnın sarayında, Musa aleyhisselam,
Büyüdü, erginleÅŸti, delikanlı oldu tam.
Bir gün ÅŸehri gezerken, rastladı bir kıbtiye.
Eziyet ediyordu müminlerden birine.
Ondan yardım istedi, o mümin bağırarak.
O da, gelip kıbtiye dedi ki: (Onu bırak!)
Ayırmak istiyorken onları birbirinden,
O kıbti sendeledi, düÅŸtü ve öldü birden.
Fir’avn verdi emrini ÅŸöylece askerine:
(Onu bulup öldürün, ceza gelsin yerine!)
Musa aleyhisselam, alınca bunu haber,
Mısır'dan hicret ile, eyledi o gün sefer.
Hiç de yol bilmiyordu, ÅŸaÅŸa kaldı o saat.
Zira hiç önceleri etmemiÅŸti seyahat.
Ana yolu takiben yürüdü yavaÅŸ yavaÅŸ.
Yoktu hiç yol azığı, yoktu ona bir yoldaÅŸ.
Fir’avnın askerleri, onu yakalamaya,
Dağıldılar bilhassa gizli, tali yollara.
Lakin o, ana yoldan, açıkça gidiyordu.
Onun böyle gitmesi, hiç akla gelmiyordu.
Cibril aleyhisselam girip insan ÅŸekline,
Rehber olup götürdü, onu Medyen ÅŸehrine.
Sekiz gün yolculukta, çekmiÅŸti çok meÅŸakkat.
Oturup, insanların haline etti dikkat.
Çobanları gördü ki, önlerinde sürüler.
Sırayla, bir kuyudan onlara su verirler.
GörülmemiÅŸ izdiham, sıkışıklık vardı hem.
İnsanlar, bir su için çekerlerdi çok elem.
Onların içlerinde, iki kız vardı, ama,
Kenarda beklerlerdi, girmeyip izdihama.
Yanlarına giderek, buyurdu ki: (Niçin siz,
DiÄŸer çobanlar gibi sıraya girmezsiniz?)
Dediler: (Onlar erkek, biz aciz kadınlarız.
Onlar gider, biz sonra hayvanları sularız.
Gerçi Åžuayb namında, bizim bir babamız var.
Lakin o da acizdir, çünkü hayli ihtiyar.)
Onlara ÅŸefkatinden dedi ki: (Buralarda,
Başka kuyu var ise, sulayın siz de orda.)
Dediler: (Şu ilerde başka bir kuyu vardır.
Ve lakin üzerinde bir kaya var, çok ağır.)
Buyurdu ki: (Gösterin bana siz o kuyuyu.
Açayım üzerini, belki de boldur suyu.)
Dediler: (O kayayı kaldıramaz on kişi.
Sen nasıl yapacaksın tek başına bu işi?)
Buyurdu: (Hak teâlâ ederse bana yardım,
O kayayı inşallah kolayca kaldırırım.)
Geldi kuyu başına, andı Hak teâlâyı.
Ve Bismillah diyerek kaldırdı o kayayı.
Kızlardan ip ve kova isteyip daha sonra,
Su çekip, rahatlıkla su verdi koyunlara.
Kızlar, hayret içinde bakıp birbirlerine,
Dediler: (Rastlamadık böyle müÅŸfik birine.)
MüteÅŸekkir kalarak ettiler eve avdet.
Lakin onun haline, etmiÅŸlerdi çok hayret.
Åžuayb Nebi sordu ki: (Ne oldu ki bugün siz,
Her günküne nazaran daha erken geldiniz?)
|