İbrahim-i Havvas’tan nakledilir ki ÅŸöyle:
Kâbe yolculuÄŸunda, yolum düÅŸtü bir çöle.
Öyle susamıştım ki çölün hararetinden,
Sonunda baygın halde, yıkıldım yere birden.
Gözlerimi açınca biraz sonra ben fakat,
Gördüm ki, su serpiyor yüzüme nurlu bir zat.
Ve o sudan içince, geliverdim kendime.
O nurlu zat dedi ki: (Sen de gel, bin terkime.)
İkimiz beraberce gidince çölde biraz,
Bir de baktım, ilerde göründü bize Hicaz.
Bana dedi: (Kâbe’ye vasıl olduk iÅŸte bak.
Haydi in, kabul etsin haccını cenâb-ı Hak.
Hac’dan sonra, Ravda’yı edeceksen ziyaret,
Benim de selamımı, Resulullaha arz et.
Hatta ÅŸöyle söyle ki, olsun daha aÅŸikâr.
De, kardeÅŸin Hızır’ın size selamları var.)
Ebu Bekr Hemedani anlatır ki bir gün de:
Pek fazla acıkmıştım hem de Hicaz çölünde.
DüÅŸündüm ki, ÅŸu anda, evimde olsa idim,
Taze pişmiş sıcacık ekmek ve bakla yerdim.
Lakin kendi kendime dedim ki sonra da ben:
Åžu anda bir çöldeyim, çok uzağım evimden.
Ben böyle düÅŸünürken, baktım ki tam o anda,
Birisi yaklaşıyor, bir köylü kılığında.
Elindeki tepsiyle, bana doÄŸru gelerek,
Dedi ki: (İster misin sıcacık bakla ekmek?)
Ben hayretle bakarken elindeki tepsiye,
O önüme koyarak, dedi: (Buyur, haydi ye!)
Ben doyuncaya kadar yedim ise de onu,
Lakin çok merak ettim onun kim olduÄŸunu.
Dedim ki: (Ben bu çölde, yapayalnız ve garip,
Yolcu iken, açlıktan olmuÅŸtum çok muzdarip.
Az önce bakla ekmek geçirdim hatırımdan.
Tam o anda baktım ki, sen göründün karşıdan.
Ben bilmek istiyorum hikmetini bu iÅŸin.
Bana, kim oluÄŸunu beyan et Allah için.)
Ben ona bu suali sorunca, o aniden,
(Ben Hızır’ım!) dedi ve kayboldu göz önünden.
Velilerden biri de, Hızır’ı görüp bizzat,
Dedi: (Eder misiniz bana biraz nasihat.)
Buyurdu: (Yumuşak ol, hiddete olma yakın.
Ve hep güler yüzlü ol, hiç surat asma sakın.
Allah’ın kullarına faydalı olmaya bak.
İşte budur Allah’ın sevdiÄŸi güzel ahlak.
Kusurundan dolayı, kötüleme kimseyi.
Örtücü ol, büyütme ufak bir meseleyi.)
Eshabdan birisi de, gördü bir mübarek zat.
Tanımadı ve lakin istedi bir nasihat.
Buyurdu ki: (KardeÅŸim, nasihat için, sana,
Yalnız ölüm kâfidir, lüzum yok baÅŸkasına.)
(Yine söyle!) deyince, buyurdu ki: (Dinle bak!
Yalnız kabri düÅŸünmek, yeter tasa olarak.)
O sahabi, bu hali söyleyince Resule,
Buyurdu: (O Hızır’dı, söyledi sana böyle.)
|