Hadis alimlerinden o Hakim-i Tirmizi,
İlk hazret-i Hızır’dan aldı ilim ve feyzi.
Küçükten yanıyordu kalbi ilim aÅŸkıyle.
AnlaÅŸmıştı genç iken, iki arkadaşıyle.
Tirmiz’den ayrılarak, o ve diÄŸer ikisi,
Gidip yapacaklardı üçü ilim tedrisi.
Onun, yaşlı ve hasta annesi vardı fakat.
Her türlü hizmetini, o yapıyordu bizzat.
Gelip, bu kararını ona haber verince,
Annesi çok üzülüp, sitem etti bir nice:
(Ey yavrum, ben yaşlı ve hastayım, biliyorsun.
Beni, kime bırakıp sefere gidiyorsun?)
O böyle söyleyince, vazgeçti o seferden.
İki arkadaşıysa, çıktılar yola hemen.
Muhammed bin Ali’ydi bu zatın adı asıl.
Seferden kaldığına çok üzüldü velhasıl.
Zira bu ilim aÅŸkı çıkmıyordu gönlünden.
PeriÅŸan, üzüntülü, çok ÅŸaÅŸkın oldu birden.
Bu ilim tedrisinden mahrum kaldığı için,
Tenhalara gider ve aÄŸlardı için için.
Bir gün de, mezarlıkta oturmuÅŸ aÄŸlıyordu.
Ve kendi kendisine, ÅŸöyle söyleniyordu:
(Ben, burada ilimden mahrum, cahil kalmışım.
Alim olup dönecek o iki arkadaşım.)
O böyle düÅŸünerek aÄŸlarken gözyaÅŸiyle,
Aniden karşılaÅŸtı nur yüzlü bir kiÅŸiyle.
Ona ÅŸöyle sordu ki o sevimli ihtiyar:
(OÄŸlum, niçin aÄŸlarsın, yoksa bir derdin mi var?)
O zata anlatınca başından geçen hali,
Åžefkatle sordu ona, o zat da ÅŸu suali:
(İki arkadaşını ilimde geçmen için,
Sana, her gün ben gelip ders versem, ister misin?)
Işıldadı gözleri, kalbine doldu sevinç.
Dedi: (Elbet efendim, arzu etmez miyim hiç?)
O, hazret-i Hızır’dı, her gün gelip üç sene,
Bilcümle ilimleri öÄŸretti kendisine.
Hızır aleyhisselam, ona, bu derin ilmi,
ÖÄŸretince, oldu o büyük hadis alimi.
Bu geniÅŸ ilmi ile çok kitap yazdı, ancak,
Yoktu o gün onları okuyup anlayacak.
Talebeden birini çağırıp huzuruna,
Yazdığı kitapların, hepsini verdi ona.
Buyurdu ki: (Bunları götürüp Ceyhun’a at!)
O ise kıyamayıp, atmadı o gün fakat.
Kitapları götürüp, gizleyerek evine,
Hakim-i Tirmizi’nin yanına geldi yine.
(Attın mı?) dediğinde, dedi: (Attım efendim!)
(Ne gördün?) buyurunca, dedi: (Bir ÅŸey görmedim.)
Buyurdu: (Sen onları atmamışsın ey evlat!
Haydi git, evden al da, götürüp Ceyhun’a at.)
Peki efendim deyip, götürüp attı artık.
Su, ikiye ayrılıp, gördü bir açık sandık.
Attığı o kitaplar, düÅŸtü sandık içine.
Hayretle hocasının yanına geldi yine.
Ve ona, gördüÄŸünü verince aynen haber,
Buyurdu ki: (Atmışsın kitapları bu sefer.
Hızır aleyhisselam istemişti onları.
Bir ehline verecek sonra o kitapları.)
|