Peygamber olduÄŸunda Süleyman Nebi dahi,
Dedi: (Af ve maÄŸfiret eyle beni ilahi!)
Ve peygamberliÄŸini teyid etmek üzere,
Rabbinden, bir mucize talep etti bir kere.
Dedi ki: (Ya ilahi, dünyada bir kuluna,
Nasib etmeyeceÄŸin bir saltanat ver bana.)
Zira onun devrinde, vardı zalim sultanlar.
Mülk ile övünmeyi etmiÅŸlerdi hep ÅŸiar.
Ve her kimin vardıysa mülkü ve saltanatı,
Halk, ona gösterirdi ilgi ve iltifatı.
Süleyman Peygamber de bunları bildiÄŸinden,
O da, mülk ve saltanat talep etti Rabbinden.
Lakin o, istemedi keyf için saltanatı.
Dinini daha kolay yaymak idi maksadı.
Hazret-i Musa’nın da asası oldu ejder.
Zira onun devrinde meÅŸhurdu böyle ÅŸeyler.
Peygamber-i ziÅŸânın devrinde de insanlar,
Nutuk ve Belagata ederlerdi itibar.
Bu yüzden, Hak teâlâ Resul efendimize,
Kur’anı nazım yapıp, kıldı büyük mucize.
Hak teâlâ, Süleyman Nebi’ye mülkten ayrı,
Verdi onun emrine cinler ile rüzgarı.
Havadaki kuÅŸlarla, yerde cümle hayvanat,
Süleyman Peygambere ederlerdi itaat.
Cinlerin dokuduğu vardı ki bir yaygısı,
Çıkarlardı üstüne kendisiyle ordusu.
Ve Süleyman Peygamber, emrederdi rüzgara.
Çok hızlı götürürdü onları uzaklara.
Yarım günde, bir aylık mesafe giderlerdi.
Her nereye istese, oraya inerlerdi.
Yemek kapları ile, malzemelerini de,
Alıp götürürlerdi, hep beraberlerinde.
Hak teâlâ, o kadar mülk vermiÅŸti ki ona,
Hatta sahip olmuÅŸtu dünyanın tamamına.
Ona ihsan olunan mucizeden biri de,
Uzaktan duymasıydı çok hafif sesleri de.
Ordusuyla havada giderlerken ileri,
Taif’te, bir vadiye murad etti inmeyi.
Lakin karıncaları pek çok idi o yerin.
Gördüler indiÄŸini Süleyman Peygamberin.
Reis durumundaki dişi karınca dahi,
Onların indiÄŸini görünce bizatihi,
Diğer karıncaları eyledi derhal ikaz.
Dedi: (Ey karıncalar, dinleyin beni biraz.
Dolaşmayın ortada, havadan bir Peygamber,
Geliyor bize doÄŸu, ordusuyla beraber.
Onlar yere inmeden, girin ki yerinize,
Bilmeden basmasınlar sizin üzerinize.)
O böyle söyleyince, bilcümle karıncalar,
Yuvalarına girip, görmediler bir zarar.
Süleyman Peygamber de, o diÅŸi karıncanın,
Sesini iÅŸitmiÅŸti, ihsanıyla Allah’ın.
Ve muttali olunca karıncanın sesine,
Tebessüm eylemiÅŸti hem de gülercesine.
Zira bir karıncanın kelamını işitip,
Anlamak, bu dünyada her kula olmaz nasip.
Rabbinin kendisine verdiÄŸi bu nimeti,
Tefekkür eylemiÅŸti, buydu memnuniyeti.
|