İsrail oğulları, yetmiş kişi hep birden,
Hazret-i Abdullah’a saldırdılar aniden.
Vehb bin Abdi Menaf da, birkaç arkadaşıyle,
Karşı koymak istedi akrabalık aşkıyle.
Lakin kalabalıktı İsrail oğulları.
İyilikle durdurmak istediler onları.
Bu maksatla onlara yaklaşınca velhasıl,
Gördüler ki gaibden bir ordu oldu hasıl.
Yağız atlara binmiÅŸ, kılıçlı çok kiÅŸiler,
Yıldırım gibi gelip, imdada yetiştiler.
Üstlerine saldırıp, tekbir sedalariyle,
Kılıçtan geçirdiler onları tamamiyle.
Hazret-i Abdullah'ın akrabasından olan,
Vehb ibni Abdi Menaf, hayrette kaldı o an.
Abdullah’ın, gaibden nasıl korunduÄŸunu,
Görüp, hanımına da anlattı gidip bunu.
Ve karar verdiler ki: (Kızımız Âmine’yi,
Bu yiÄŸide verirsek, olur uygun ve iyi.)
Abdülmuttalip dahi düÅŸünür idi ki hem:
Âmine’yi, oÄŸluma gidip talep eylesem.
Duymuştu zira onun dine bağlılığını.
Hüsn-ü cemali ile, iffet ve hayâsını.
Bunları düÅŸünerek bir gün Abdülmuttalip,
Âmine’yi, oÄŸluna istedi hemen gidip.
Vehb cevaben dedi ki: (Ey amcaoÄŸlu, zaten,
Bu bapta, biz de böyle düÅŸünürdük esasen.)
Anlatıp bir gün önce gördüÄŸü hadiseyi,
Dedi: (Dün karar verdik, kızı ona vermeyi.
Annesi de bu gece, bir rüya görmüÅŸ ki hem:
Nur girmiÅŸ evimize, çok parlak ve muhteÅŸem.
Ben de gördüm, dedemiz İbrahim Peygamber’i.
Bana buyurdular ki: Kızınız Âmine’yi,
Abdülmuttalip oÄŸlu Abdullah’a vererek,
Kıydım nikahlarını, yap sen de neyse gerek.
Bu rüyanın tesiri altındayım bu gün hep.
Diyordum ki: Ne zaman gelirler onlar acep?)
Bunları dinleyince, hemen Abdülmuttalip,
Sevindi, hayret etti Allahü ekber! deyip.
Ve ondört yaşındaki Âmine’yi, o sabah,
Onsekiz yaşındaki oğluna etti nikah.
Vakta ki Nur-u ÅŸerif geçince annesine,
Kurt kuÅŸ müjde verdiler, bunu birbirlerine.
Ve yıkıldı o gece Kâbe’de bütün putlar.
YaÄŸmur yağıp, son buldu uzun süren kıtlıklar.
Öyle mahsul verdi ki Mekke’ye Hak teâlâ,
(Bolluk senesi) diye ad verdiler o yıla.
Resulullah, dünyaya teÅŸriflerinden önce,
Vefat etti Abdullah, bir seferden dönünce.
Yirmibeş yaşındaydı, olunca vuslat-ı Hak.
İşitip, koca ÅŸehir üzüntüye oldu gark.
Melekler de üzülüp, dediler ki o anda:
(Ey Rabbimiz, Resul’ün yetim kaldı dünyada.)
Hak teâlâ buyurdu: (Ey benim meleklerim!
Onun koruyucusu ve yardımcısı benim.)
|