Halime Hatun der ki: Bir gün Server-i âlem,
Sallallahü aleyhi ve alihi ve sellem,
Bana sual etti ki: (Gündüz saatleri hep,
KardeÅŸlerim, ortada gözükmez, neden acep?)
Dedim: (Koyun gütmeye giderler gündüzleri.
Ancak gece olunca, dönerler eve geri.)
Dedi: (Gönder beni de, onlar ile gideyim.
Her gün kardeÅŸlerimle, ben de koyun güdeyim.)
Bir nice bahaneler sürsem de ileriye,
Sonradan (Peki!) dedim, hoÅŸ olsun gönlü diye.
Ertesi gün, saçını tarayıp göz nurumun,
Onu da gönderdim ki, olmasın kalbi mahzun.
Bir gün öÄŸle üzeri, süt kardeÅŸi Abdullah,
TelaÅŸla geldi eve hem ederek ah-ü vah.
Dedi ki: (Çok acele, koÅŸ yetiÅŸ anneciÄŸim!
Åžu anda zor durumda o KureyÅŸi kardeÅŸim.
Zira koyun güderken biz Onunla beraber,
Gökten, yeÅŸiller giymiÅŸ, iki kimse geldiler.
Yanımızdan alarak kardeşimi aniden,
Bir tepenin üstüne götürdüler acilen.
Arkası üzerine bir yere yatırdılar.
Dikkat ettim, karnını bıçak ile yardılar.
Size haber vermeye gelirken ben bu hâli,
KureyÅŸi kardeÅŸimin böyle idi ahvali.
AnneciÄŸim ne olur, çok acele gidelim.
Yetişip, kardeşime bir yardım eyleyelim.)
Kan beynime sıçradı, o bunları deyince.
Seğirterek, oraya vasıl olduk hemence.
Mübarek başı ile, yüzünü öpüp derhal,
Dedim: (Ey gözlerimin nuru oÄŸlum, bu ne hâl?
Bu, ne garip iştir ki, geldi senin başına.
Seni kimler rahatsız ediyor, söyle bana?)
Dedi: (Biz evden çıkıp, koyun güdüyor iken,
Gökten, yeÅŸiller giymiÅŸ iki zat geldi birden.
GümüÅŸten ibrik vardı, birisinin elinde.
Ve zümrütten bir leÄŸen var idi diÄŸerinde.
Kardan beyaz bir ÅŸeyle dolu idi o leÄŸen.
Ve beni, daÄŸ başına götürdü onlar hemen.
Biri, arkam üzeri yatırdı beni yere.
GöÄŸsümü yardıysa da, acımadı bir zerre.
İçinde ne var ise, eli ile alarak,
Leğendeki o şeyle yıkadı tam olarak.
Öbürü de kalbimi dışarıya çıkarttı.
İçinden siyah bir ÅŸey çıkarıp yere attı.
Dedi: (Sende, şeytanın bu idi ki nasibi,
Onu biz söküp attık ey Allah’ın Habibi!
Onun bu yuvasını çıkararak sinenden,
Emin kıldık seni biz, şeytanın hilesinden.)
Sonra latif bir ÅŸeyle, kalbimi doldurdular.
Nurdan bir mühür ile, bir de mühür vurdular.
Yardıkları o yere, elini sürdü biri.
Yaram iyileÅŸerek, kalmadı hiç eseri.
Sonra el ve yüzümü, tazim ile öptüler.
Az önce ayrılarak, göÄŸe doÄŸru gittiler.)
|