Ebu Said-i Harraz, büyük âlim, evliya.
Çok faideli oldu, ilmiyle insanlara.
Bu zat bir sohbetinde buyurdu: (Ey insanlar!
Gaflete gelmeyin ki, ahirette hesap var.
Yani günah olarak ne yaptıysak bu günde,
Orada hesabı var, yarın Mizan önünde.
Ey insanlar, bilhassa kaçının kul hakkından.
Mahşerde zor kalkılır zira bu hak altından.
En iyisi, dünyada hemen helallaÅŸmaktır.
Ahirete gidince, tekrar uğraşmamaktır.
Eğer ki ahirete kalırsa bir hakkınız,
Hakkınız ne kadarsa, o kadar alırsınız.
Helal etmiÅŸ iseniz dünyada onu fakat,
Bin katı alırsınız ahirette mükafat.
Ters dahi dönebilir hesaplar ahirette.
O zaman borçlu çıkıp, kalırsınız hayrette.
Nice alacaklılar vardır ki zira o gün,
Borçlu hale düÅŸüp de, helak olur büsbütün.
Hiç üzülmemek için yarın mahÅŸer gününde,
Hiç kimseye bir zarar vermemeli bu günde.)
Bir gün Resul-i ekrem buyurdu eshabına:
Eskiden birkaç kiÅŸi gitti bir kabristana.
Dediler ki: (Bir dua edelim Rabbimize.
Ölülerden birini diriltsin ÅŸimdi bize.
Ölüm ve ahiretten haber versin azıcık.
Ona göre dünyada yapalım bir hazırlık.)
Evvela abdest alıp, kıldılar hepsi namaz.
Sonra da el kaldırıp, ettiler dua, niyaz.
Hak teâlâ izniyle, bu dua akabinde,
Bir mevta dirilerek kalkıverdi kabrinde.
Yüzünde vardıysa da biraz secde eseri,
Yine siyah olmuÅŸtu yüzünün bazı yeri.
O mevta dile gelip, dedi ki: (Ey insanlar!
Gafletle yaşamayın, ahiret var, hesap var.
Yatarım ÅŸu mezarda doksan küsur senedir.
Ölümün sarsıntısı hâlâ üzerimdedir.
ÖlüyormuÅŸum gibi, ÅŸimdi de yine aynen,
O şiddetli acıyı hissediyorum halen.
Harcamışız bu ömrü fuzuli ÅŸeyler ile.
Lakin ÅŸimdi piÅŸmanlık ve üzülmek nafile.)
Bir gün de buyurdu ki: (Ölüm var, bu, pek kati.
Ahirette bulunur her ÅŸeyin hakikati.
Orada iki yer var, ya Cehennem, ya Cennet.
İnsanlar bu yerlerde kalırlar ilel ebed.
Dünyadaki iÅŸlerden sorulur ince ince.
Cehenneme atılır, cevap veremeyince.
Ameller karşılıksız kalmıyor orada hiç.
Ya ebedi bir azap, ya da sonsuz bir sevinç.) |