Ahmet Mekki Efendi, âlim ve veli bir zat.
Bir gün, sevdiklerine, ÅŸöyle etti nasihat:
Muaz ibni Cebel ki, büyük sahabedendi.
Hem dahi ilm-i fıkhı iyi bilenlerdendi.
Bu büyük sahabiden nasihat istediler.
Buyurdu: (Muhakkak ki, öleceksiniz sizler.
Vardığınız o yerde, iki yer vardır ki hem,
Biri ebedi Cennet, biri sonsuz Cehennem.)
OÄŸluna buyurdu ki: (Ölümü fazla yâd et.
Her namazı, son namaz kılar gibi eda et.
Bir vaktini kılınca, ÅŸöyle de ki kendine:
Belki de yetiÅŸmezsin öbür namaz vaktine)
Yine sahabilerden, hazret-i Ebüdderda,
Yüksekti derecesi, ilim ile irfanda.
Derdi ki: (Kendinizi ölmüÅŸ kabul ediniz.
Kati olacak ÅŸeyi, ÅŸimdi olmuÅŸ biliniz.
Allah’ı görür gibi yapınız hep ibadet.
Siz görmüyorsanız da, sizi görür O elbet
Nasihat isterseniz, kâfidir ölüm size.
Zira ölüm, son verir dünya zevklerinize.
Åžu üç ÅŸey olmasaydı eÄŸer lezzet olarak,
İstemezdim, dünyada bir gün bile yaÅŸamak.
Biri, oruç tutmaktır sıcak yaz günlerinde.
Bir de namaz kılmaktır uzun gecelerinde.
Üçüncüsü, bir âlim sohbetine gitmektir.
Dini, onun aÄŸzından dinleyip öÄŸrenmektir.)
Bir gün de buyurdu ki: (Bir hayaldir bu dünya.
Yani bir görüntüdür, yahut kısa bir rüya.
Aynada, görüntünün olması için dahi,
Bir aslının olması lazım gelir tabii.
İşte o asıllar da, Cennette bulunurlar.
Dünyadaki her ÅŸeyin, Cennette bir aslı var.
Cennet nimetlerinin dünyadaki hayali,
Dinin emirleridir, namaz, oruç misali.
Keza Cehennemin de, misali var dünyada.
İçki, kumar misali haramlardır bunlar da.)
Bir veli buyurur ki: (Sonuna dek ömrümün,
Cemaatsiz bir namaz kılmadım asla bir gün.)
|