Abdullah-ı Yemeni, hal ehli, bir büyük zat.
Her gün, talebesine ederdi çok nasihat.
Ömrünü, ilim ile geçirmiÅŸ bir veliydi.
Sözü ve sohbetleri, pek çok faideliydi.
Bir gün, genç bir Müslüman gelerek huzuruna,
İstirham eyledi ki: (Nasihat edin bana.)
Buyurdu ki: (İşleme en küçük günah dahi.
Zira günah ateÅŸtir, yakar seni vallahi.
İnsanlar arasında, kork ve sakın ÅŸöhretten.
Zira ahmak olanlar, hoÅŸlanır övülmekten.
Arzu etme, çok kimse ansın senin adını.
Bunu seven, alamaz ibadetin tadını.
Bu dünyanın sevgisi, hiç olmasın kalbinde.
Zira onun kıymeti, bir hiçtir Hak indinde.
Seni uÄŸraÅŸtırmasın, dünya meÅŸguliyeti.
Hiç ile uÄŸraÅŸanın, bir hiç olur kıymeti.
Dünya, köprü gibidir, yürüyüp geçmeye bak.
Zira yolcu olana, yakışmaz oyalanmak.)
Genç dedi ki: (Öyleyse, ne yapayım ÅŸimdi ben?)
Buyurdu ki: (Hazırlan ahirete şimdiden.
Ahiret, hepimizin varacağı son durak.
Orada, her amelden sual olur muhakkak.
İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.
Ya sonsuz Cehennemde, ya Cennette olurlar.
Rabbinin kudretini düÅŸünseydi bir insan,
Korkudan, edemezdi Ona günah ve isyan.
Akıllı bir Müslüman, asla uymaz nefsine.
Bilir ki kendi nefsi, düÅŸmandır kendisine.
Her arzusu, mutlaka kendi aleyhinedir.
Ona uyan bir kiÅŸi, ahmak deÄŸil ya nedir?)
Bir gün de buyurdu ki: (Hazırlıklı olunuz.
Zira siz, ahirete giden bir yolcusunuz.
Bugün yarın, nihayet yakalar ecel sizi.
Öyleyse, uyandırın gafletten kendinizi.
Size dualarımın, ÅŸudur ki özü el'an:
(Yakmasın Hak teâlâ, ateÅŸte sizi bir an.)
Bir kimse, ahirette yanacaksa muhakkak,
Çok ÅŸeyi baÅŸarsa da, sayılır mı muvaffak?
O halde, şu insandır asıl muvaffak olan:
Kurtarmıştır kendini, Cehennemde yanmaktan.)
Derdi ki: (Siz Allah’tan, çok korkun ki burada,
Allah, iki korkuyu cem etmez bir arada.
Bir kul, eÄŸer dünyada, korkar ise Allah'tan,
Korkmasın ahirette Cehennemden, azaptan.
Ve bir kul ki, Rabbinden korkmaz ise burada,
Bilsin ki, onun için çok korku var orada.
Ey insanlar, daima Allah'a ÅŸükreyleyin.
Lakin yalnız dil ile iktifa eylemeyin.
(Çok ÅŸükür) demek ile, ÅŸükretmiÅŸ olmazsınız.
Günahtan el çekin ki, ÅŸükretsin her azanız.)
|