Abdülhakim Arvasi, devrinin evliyası.
Sohbeti, temizlerdi kalblerden kiri, pası.
Bu zat, bir sohbetinde buyurdu: (Evlatlarım,
Ebedi saadetler versin size Allah’ım.
Bizlere, doÄŸru yolu ihsan etti Rabbimiz.
O göstermese idi, bulamazdık onu biz.
Allah’ın, biz kullara gönderdiÄŸi Resule,
İnandık, iman ettik bin canla, bin gönülle.
Zira iman etmekle umulur sonsuz necat.
İman etmeyenlerin, sonu olur fecaat.
Senelerdir imanı anlattım camilerde.
Anlayan, üçü beÅŸi geçmemiÅŸtir yine de.)
Dediler ki: (Efendim, anlamadık bunu biz.
Bu sözü, biraz daha izah eder misiniz.
İmanın altı şartı, kitaplarda yazar hep.
Okuyup ezberlemek, bu kadar zor mu acep?)
Buyurdu: (Amentü’yü bilip ezberlemekle,
İmanın hakikati, kolayca geçmez ele.
Asıl iman ÅŸudur ki, kul, korkarak Allah’tan,
Çok küçük olsa bile, kaçınır her günahtan.
Mesela kul hakkını düÅŸününce bir mümin,
Ayağını uzatıp, yatamaz rahat, emin.)
Bir gün de buyurdu ki: (İman eden bir insan,
Kendi Yaradanına eder mi günah, isyan?
İmanın, görünüÅŸü vardır çok Müslümanda.
Yani hakiki iman, bulunmaz her insanda.
Zira buyuruyor ki Kitabında Rabbimiz:
(Ey iman sahipleri, kâmil iman ediniz!)
Yani cenâb-ı Allah buyurur ki mealen:
(Ey hakiki imana eriÅŸmeyenler halen,
Günahtan kaçarak ve çok yaparak ibadet,
İman-ı hakikiye kavuşun en nihayet. )
İmanın hakikati, bir sevgidir, bir haldir.
Böyle iman edene, isyan etmek muhaldir.
Çünkü o, içtenlikle inanmıştır Rabbine.
Asla isyan edemez Onun emirlerine.)
Bir gün de buyurdu ki: (Kim isterse tam huzur,
DoÄŸru iman, itikat edinmeye mecburdur.
Yani inanan insan, ehl-i sünnet üzere,
Bir iman ve itikat edinmeli ilk kere.
Sonra da, öÄŸrenerek ne ise farz ve haram,
Farzları eda edip, günahtan kaçmalı tam.
Çünkü asıl maksat ve gaye de ÅŸu dünyada,
Kavuşmaktır doğru bir iman ve itikada.
Bir insanın şerefi, zira iman iledir.
Asla mal ve makamda ve mevkide deÄŸildir.
Kuvvetli bir imana kavuÅŸabilmek için,
Çok gayret sarfetmesi lazım gelir kiÅŸinin.
Ahirette, imanı olanlar kurtulacak.
Ehl-i sünnet üzere olmalı bu da ancak.)
|