Abdülaziz Dirini, halis Allah adamı.
Sohbeti, giderirdi, kalbden tasa ve gamı.
Bu zat buyuruyor ki: (İmanı olan kişi,
Nasıl iÅŸleyebilir günah olan bir iÅŸi?
Biri görecek olsa o fiili iÅŸlerken,
Hayâ edip, vazgeçer o iÅŸi iÅŸlemekten.
Halbuki Allah her an, görüyor kendisini.
Hem biliyor kalbinden neler geçirdiÄŸini.
O, Onu görmese de, görüyor onu Allah.
Bunu bilen bir mümin, nasıl iÅŸler bir günah?
Ve Allah, kendisine yakınken ondan daha,
O, nasıl bile bile isyan eder Allah’a?)
Bir gün de buyurdu ki: (En büyük nimet, iman.
İmanı olmayanın, farkı yoktur hayvandan.
İmanı muhafaza edebilmek için de,
İslam’a uymalıdır mutlaka her iÅŸinde.
Zira tek gaye ile yaratıldı ins ve cin.
O da, yalnız Allah’a ibadet etmek için.
İbadetsiz iman da, fenersiz mum gibidir.
Zamanla zayıflar ve sonunda sönebilir.)
Yine sevdiklerine buyurdu ki bir zaman:
(BeÅŸ ÅŸeyin kıymetini bilmeli her Müslüman.
Bunlardan birincisi şudur ki: Bir insanın,
Doğru iman sahibi olmasıdır bihakkın.
Çünkü iman olmadan, girilemez Cennete.
İnsanı, bu götürür ebedi saadete.
İkincisi şudur ki, bu iman ve itikat,
Ehl-i sünnet üzere olmalıdır, bu da ÅŸart.
YetmiÅŸüç fırka var ki, bunlardan biri haktır.
DiÄŸer yetmiÅŸ ikisi, azaba müstehaktır.)
Bir gün de buyurdu ki: (Mümini çekiÅŸtirmek,
Allah’ın men ettiÄŸi iÅŸtir ki, çirkindir pek.
Kaldı ki o büyükler, yazdı ki kitaplarda:
(Bir müminin, ismini görsen eÄŸer duvarda,
O müminin ismine saygı, hürmet yönünden,
Önünü ilikleyip, geç o duvar önünden.)
Neden? Çünkü orada, Allah’a iman etmiÅŸ,
Bir müminin ismi var, iÅŸte budur asıl iÅŸ.
Bir insan ki, doÄŸru bir itikat edinmiÅŸtir,
O, hürmet edilmeye, en layık bir kiÅŸidir.)
|