Alaaddin Halveti, âlim ve veli bir zat.
Gece gün insanlara ederdi hep nasihat.
Bir gün, cemaatine dedi: (Bugün insanlar,
Hayal olan şeylerin ardında koşuyorlar.
Zira dünya, hayaldir, ahirettir hakikat.
Ahirete nazaran, sanki rüya bu hayat.
Mesela dünyadaki deniz, daÄŸ ve nehirler,
Hayalden ibarettir, hakiki deÄŸildirler.
Velhasıl her neyi ki, görürsünüz bu yerde,
Hepsinin, asılları mevcuttur ahirette.)
Bir gün de buyurdu ki: (Herkes için, muhakkak,
Bir İslam âlimine lazımdır tâbi olmak.
Zira ehemmiyetsiz bir dünya iÅŸi bile,
Kolay halledilmiyor, bilmeyen bir kiÅŸiyle.
Eğer mevki sahibi olan bir adamınız,
Olmazsa, kolaylıkla hallolmaz o davanız.
Basit dünya iÅŸini halletmek için bile,
Bir adama ihtiyaç duyulursa, haliyle,
Sonsuz azap çekmenin mevzu bahis olduÄŸu,
Ahiret iÅŸlerinde, çok daha mühimdir bu.
Bir sahrada, yolunu kaybeden bir kimseye,
Biri yol gösterince, nasıl çok sevinirse,
Ahiret yolunda da, bir Allah adamına,
Rastlayan, çok sevinip, tam tâbi olur ona.
Öyle fazla sever ki bu Allah adamını,
Ondan izin almadan, atmaz tek adımını.
Nitekim üstadına muhabbeti çok olan,
Talebenin birine, sormuÅŸlar ki bir zaman:
(Evladım söyle bize, İmam-ı a'zamı mı,
Çok seviyorsun, yoksa, kendi üstadını mı?)
Bu sual karşısında, hiç tereddüt etmeden,
(Üstadımı daha çok severim) demiÅŸ hemen.
Bu cevap, garibine gitmiÅŸ soran kiÅŸinin.
Demiş ki: (Nasıl olur, hikmeti ne bu işin?)
Arz etmiÅŸ ki: (Büyüktür evet, İmam-ı a'zam.
Onun büyüklüÄŸünü, almaz benim havsalam.
Onun kitaplarını, yıllardır okuyordum.
Lakin cahilliğimden, bir şey anlamıyordum.
Ne zaman ki tanıdım çok kıymetli hocamı.
Ancak anlayabildim, ben İmam-ı a'zamı.
Tanımış olmasaydım, üstadımı ben eÄŸer,
İmam-ı a'zamdan da olacaktım bi-haber.
Ben, hocamı görmeden, hiçbir ÅŸey bilmiyordum.
Ebedi felakete, ateÅŸe gidiyordum.
O, kolumdan tutarak, o çirkefin içinden,
Çekip, kurtardı beni Cehennem ateÅŸinden.
Kendi insanlığımı öÄŸretti bana hocam.
Onun sayesindedir, ÅŸimdi ne biliyorsam.
O gösterdiÄŸi için bana Cennet yolunu,
Hiç elimde olmadan, çok severim ben onu.)
|